3 Temmuz 2016 Pazar



Meleklerin ve Cebrail Aleyhiselam’ın Rabbimizin izni ile dünyayı şereflendirdikleri , barış ve huzur temennisinde bulundukları kutlu gecenin seherindeyiz. Bu geceyi diğer gecelerden ayıran en önemli özellik Efendimizin “IKRA” emri ile muhatap olması dolaysıyla Kuran’ı Azimuşşan’ın vahyinin başlamasıdır. Yüce Rabbim bizlerin OKU emrini muhatap alan, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalayabilmemiz için rehber olarak gönderilen Kuran-ı Kerim’i anlamaya çalışarak okuyan ve okuyup öğrendikleri ile amel edenlerden olabilmemizi nasip etsin. Her günümüz, gecemiz “Kadir” olsun inşallah.
Bu sabah derin bir mutluluk var yüreğimde. Rabbim binlerce kere şükür olsun ki “Su gibi Aziz” olma yolculuğumuzun son durağına geldik.
Bugün sizlerle yüce Rabbimizin “Cezalandırma gücüne sahipken suçluların cezasını hemen vermeyen, sınırsız hoşgörülü”olduğunu ifade eden “El Halim” Esma-ül Hüsna’sını paylaşacağım

Kuran-ı Kerim’de 15 yerde gelmiş Rabbimin “Halim” ismi. Geçmiş günlerde anlattığım “Tevvab” “Habir “ ve “Vasi” Esma-ül Hüsnaları gibi “Halim” ism-i şerif’i de Aziz ismi ile beraber gelmeyen ancak Ayşen Gürcan hocamın oluşturduğu kavram haritasında Gafur ve Alim Esmaları ile birleşerek köprü vazifesi yapan isimlerden. Prof. Dr Ayşen Gürcan El Halim ismini “ Su gibi aziz” olma yolculuğumuzda niye bir durak olarak değerlendirdiğini şöyle ifade eder “Şahsiyet Sahibi Olmada Esmanın Yol Göstericiliği” isimli makalesinde “Kavram haritasının son köprü değişkeni ise sağ ve sol kanatların birleştiricisi olan değişkendir. Bilen ve Bağışlayan Rabbimizin hangi ismi bu ikisi arası ortaklığı gerekli kılar diye sorarsak, tek bir isim karşımıza çıkmaktadır. HALİM… Cezalandırma imkanına ve gücüne sahipken suçluların cezasını hemen vermeyen bir anlayışı içerir HALİM ismi. Bu anlayışın iki ayağı ise Alim ile Gafur ismi görülmektedir. Ceza vermekte acele etmeyen bir anlayışın mutlaka bir bağışlamaya yatkınlığın getirdiği bir anlayış ile, sonrasını bilmesinin sonuçlarıdır Halim olmak. Bu köprü değişkenin şahsiyet sahibi olmada bizlere verdiği öncülük ise; bağışlamayı her daim önceleyerek ve tecrübelerimizle düzelebileceğini öngörerek gücümüz yettiği halde Halim davranmak olarak görülmektedir. Amelleri başka ne Salih kılabilir ki? “
Buradan da anlıyoruz ki “Halim” olmadan “Aziz” olmamız mümkün değilmiş.!!!
Önce Yüce Rabbimizin El Halim Esma-ul Hüsna’sını kullandığı ayet-i kerimelerden birkaç örnek vermek istiyorum . Sonra da halim- selim kullar olabilmek için geliştirmemiz gereken birkaç beceriden bahsederek bitireceğim bugün ki yazımı da inşallah .
Yüce Rabbimizin hata, günah işleyen kullarını hemen cezalandırmayarak onlara hatalarını fark edip af dilemeleri için bir şans tanıdığını, af dileyen tövbe eden kullarını da af edip bağışladığını Al-i İmran suresinin 155. Ayetinde şöyle anlatılıyor ;
“İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah Gafur ( bağışlayan ) ve Halîmdir (hemen cezalandırmayan , mühlet veren)
Bakara 225 de ise Rabbimiz “Allah, düşünmeden yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin aldığı tavırdan sorumlu tutacaktır; ama Allah GAFUR (tarifsiz bağışlayandır) ve Halim dir (cezalandırmadan önce fırsat tanıyandır.)” buyuruyor.
Kalplerimizin kırkıncı odasına sakladığımız niyetimizi bilen Rabbimiz ilminin gereği olarak erteler kullarını cezalandırmayı ve daha sonra ebedi alemde kullarını hoşnut olacakları güzellikte makamlar sunar ;
"Bir de, Allah davası uğruna yurdunu yuvasını terk ettikten sonra öldürülen ya da ölen kimseler var; Allah onlara mutlaka tarifsiz güzellikte bir rızık bahşedecektir: zira Allah, evet, elbet O'dur rızık bahşedenlerin en hayırlısı. Kesinlikle onları hoşnut olacakları bir makama kavuşturacaktır; zira şu bir gerçek ki, Allah (onların her birinin neden razı olacaklarını) çok iyi bilen, (isyankar kullarını cezalandırmada) hiç acele etmeyendir. (Hac 58-59)
Çok ama çok şiddetli cezalandırabilme gücüne sahipken öfkesini kontrol eden ve cezalandırmayı erteleyerek kullarına bir şans tanıyan, kısacası yarattığı aciz ama isyankar kuluna karşı hoşgörü gösteren Yüce Yaratıcının önce yarattığı sonra da içine ruhundan üflediği bizler o hazineden nasiplenip öncelikle öfkemizi kontrol becerimizi geliştirmeliyiz.
Atalarımız “öfke gelir göz kararır öfke gider yüz kızarır” diye boşuna dememişler. Öfkesini kontrol edememek insanı maddi ve manevi yıpratan bir acziyet. Öfke anında değişen kan dolaşımımızın, yükselen tansiyonumuzun ortaya çıkarttığı sağlık problemleri bir yana öfkemiz geçtikten sonra kırdığımız kalp incittiğimiz beden için utanmayan ve öfkesini kendine çevirmeyen kaç kişi var ki aramızda?
Öfkenin insanın aklını başından alabileceğini ve daha sonra çok ama çok pişman olacağı davranışlar yapmasına neden olacağını Yüce Rabbimiz Rabbi’nin davetine uyarak kavmini kardeşi Hz. Harun’a emanet ederek bırakan geri geldiğin de ise onları yaptıkları altın buzağı heykeline tapar bulunca öfkelenip elindeki vahiy yazılı tabletleri yere atıp ardından kardeşinin boğazına sarılan Hz. Musa örneği ile anlatır bizlere Araf suresinin 150. Ayetinde . Devam eden Ayet-i kerimede ise öfkesi geçtikten sonra utanan Hz. Musa’nın Rabbine yakarışı vardır.
“"Rabbim!" dedi, "Beni bağışla, kardeşimi de; ve bizi koruyucu şefkatinle kuşat! Çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin."
Öfke anında insan aklını ve bedenini kontrol edemez olur. Kontrolünü kaybeden kişi genellikle Rabbimiz hoş görmediği ama şeytanı sevindiren şeyler yapar. İşte bu nedenle Rabbimiz Şura suresinin 19. Ayetinde yine Hz. Musa’nın yaşadığı bir olay üzerinden bizleri en büyük düşmanımız olan şeytan konusunda uyarır.
“Musa, halkının habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbirleriyle dövüşür buldu. Kendi tarafı olan, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk indirip onun ölümüne sebep oldu.
"Bu, şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşmandır" dedi.
Ve Şura suresinin 37 ayetinde yüce Rabbimiz
“ İşte onlar, büyük günahlardan ve hayasızca davranışlardan kaçınırlar, dahası öfkeli zamanlarında bile affetme (erdemini) gösterirler." buyurarak öfke ile başa çıkabilmenin çok büyük bir erdem olduğunu vurgular.
Yüce Rabbim sen bizlere içimizdeki Halim olabilme potansiyelini aktif hale getirmeyi ve öfkelendiğimiz zamanlarda kendimizi kontrol edebilme becerimizi geliştirmeyi nasip eyle.
Yüce Rabbimiz Hud suresinin 75. Ayet-i kerimesinde Halim olmayı Hz. İbrahim’in kişisel özelliklerinin arasında saymış. “İnne ibrâhîme le halîmun evvâhun munîb(munîbun).
Muhakkak ki İbrahim halim yani yumuşak huylu, öfkesini kontrol eden, Evvah yani Rabbine gönülden, ağlayarak yalvaran ve Mubin yani Rabbine yürekten yönelen ona irtica eden biri idi.
Yüce Rabbim sen bizleri Hz. İbrahim’in ahlakı ile ahlaklandır .
Halim, selim kendi yatağında akan geçtiği yerleri yeşerten ama taşıp etrafına zarar vermeyen “su”lar gibi aziz  olalım inşallah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder