19 Kasım 2013 Salı

ELLİBEŞ YILIN ARDINDAN





Yarın bizim doğum günümüz.

Ben 55 yılı geride bırakıyorum. Bloğum ise sanal alemdeki 4. yılını tamamlıyor.

Söylerken dilim, yazarken elim, yan yana gelmiş iki tane beş rakamına bakarken gözüm inanamıyor ama doğru tam 55 yıl olmuş ben bu dünyaya geleli.

 O zamanki adıyla “ Büyük Doğum”da, 18 yaşındaki  küçücük bir annenin beni  bağrına basmasının, öpüp, koklamasının;

Karyola yapmaya çalışırken yağlanan, kirlenen ellerini alelacele temizleyip hastaneye koşan genç adamın bana sımsıcak sarılmasının üstünden tam 55 yıl geçmiş.

Dile kolay bu, tam elli beş yıl! Yarım asırdan bile fazla.

Şimdi hesapladım yirmi bin yetmiş dört gündür bu gezegenin üstündeyim ben.  Yok yok, benim doğduğumdan bu yana cüce Şubat’ın  13 kere birer gün büyüdüğünü de hesaba katarsak  tam tamına yirmi bin seksen yedi defa gün doğmuş üzerime. Ne kadar çok!

Hardal tanesi kadar hayrın ve şerrin değerlendirileceği  zorlu hesap gününde, hesabını vermem gereken binlerce gün, yüzbinlerce saat ve milyonlarca dakika var demek bu .

Hesap verebilmek için önce kendimi muhasebe etmem gerektiğini biliyorum bilmesine de , hesabı ortaya dökmekte zorlanıyorum. Bunun en önemli  nedeni  yaşanmış günlerin bir sis perdesinin arkasına saklanmış olması. Hatırlayamıyorum yaşanmışların çoğunu. 

Son günlerde boş kaldığım her an zihnimi zaman tünelinde yolculuk yapmaya zorluyorum.