12 Mart 2012 Pazartesi

SEVGİ ÜRETEN KADIN OLMAK 2

ROL MODEL KADINLAR
İnsan olmanın sorumluluğunun idraki ile  kadın olmanın ayrıcalıklı keyfini sürebilecek, evinde oluşturduğu sevgi merkezli iletişimle önce kendi yuvasında sonrada toplumda  yaşanan şiddetin her türlüsüne “dur” diyebilecek kadınlara ihtiyaç var günümüzde. “Bunun için lazım olan güç hepimizin içinde var,  yeter ki programı aktif hale getirelim” demiştim geçen yazımda. İçine üflenen ruhun idrakinde olan, onu kendine yoldaş edinen, dolayısı ile Ahsen-i Takvim makamında ömür süren ve tarih yapraklarına ürettikleri güzelliklerle adını yazdıran üstün insanların varlığı bize kendimiz geliştirebilmekle ilgili ümit veriyor diye düşünürüm hep.
Modern dünyanın önemli kişisel gelişim yöntemlerinden NLP “biri başarıyorsa onu modelleyerek sen de başarabilirsin “der. Tabii bu ilkeyi, daha çok,  kariyer planlaması yapan gençlere “ün ve para”  kazanmaları  için kullanmayı tavsiye eder ama olsun bu bizim üstün ahlaklı insanları modelleyerek onlar gibi olma çabası içine girmemizi engellemez.
Sevgi Üreten Kadın olmak isteyen biri önce kimi modellemeli diye düşünürken günümüzde gençlerimize sunulan rol modeller geldi gözümün önüne. Hayatını bedenini sergileyerek kazanan, evlilik öncesi ilişkileri legalleştirmeyi marifet sayan, ekonomik özgürlük ve kariyer uğruna fıtri ihtiyaçlarını örseleyen, evinde durup çocuğunu büyüten kadını aşağılayan, soyunmak ve modernleşmeyi eş değer gören, kendine giydiği ayakkabının yada taktığı eşarbın markası kadar değer biçen  yüzlerce hatta binlerce rol modele rağmen, biz ne yapabiliriz ki? diye düşünüp ümitsizliğe düşmek üzereyken efendimizin “kadınların en hayırlısıdır” diye tanımladığı Hz. Hatice düştü yüreğime.


11 Mart 2012 Pazar

SEVGİ ÜRETEN KADIN OLMAK !


Fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalan kadınların her gün biraz daha artması yüreğimi çok acıtıyor. Bir anne olarak şiddete uğrayanın da şiddeti uygulayanın da birilerinin yavrusu olduğunu düşünüyorum önce.  İnsan yavrusunun acı yaşamasına nasıl dayanır diye düşünürken “peki ya insan kendi yetiştirdiği evladın bir başkasının yavrusuna şiddet uygulamasına nasıl razı olur?” sorusu geli­yor aklıma. “Koskoca adam anasına mı soracak birini döverken, nasıl karışsın anası oğlunun davranışlarına” diyemiyor içimdeki ses. Çünkü bir eğitimci olarak ben çok ama çok iyi biliyorum ki o adam bir kadını dövmeyi ya da sözleri ile ezip un ufak etmeyi öncelikli olarak bebekliğinden beri yaşanan her anı kayıt altına aldığı evinde öğrendi.
Babanın annesine şiddet uyguladığı, ya da çocuğa ebeveynler tarafında şiddet uygulanan bir evde büyüyen, öfkesini kontrol etmenin başka yollarını göremediği için onları örnek alan bir çocuğun gelecekte aynı terörü kendi evinde uygulaması ne yazık ki çok olası bir şey. Düz mantık, evde şiddete şahit olan çocuğun  “ Benim canım anam dayak yerken çok acı çekti ben sevdiğim kadına aynı acıyı çektirmemeliyim” ya da “ Annem –babam beni dövdüklerinde ya da duygusal olarak ezdiklerinde çok acı çekmiştim, ben yavrularıma bunu yaşatmamalıyım “ diye düşünüp kendini geliştirmesi gerektiğini söylerken, yapılan araştırmalar bunun tam tersinin yaşandığını gözler önüne seriyor. İçinde şiddet yaşanan evde büyüyen bir çocuk ilerleyen zaman içinde, ister kadın olsun ister erkek, problemlerini çözerken şiddet içeren yöntemlere yöneliyor.