Bir haftadır affetmek üzerine okuyor ve internet ortamında yayınlanan bu konu ile ilgili sohbetleri dinliyorum. Affedememek tahminimden çok insanın derdi olmalı ki bu alanda cidden çok fazla şey yazılmış çizilmiş. Okuduklarımda genel olarak herkes affetmenin affedilenden çok affeden için önemli olduğundan ve affetmemenin oluşturduğu negatif enerjinin insan sağlığını nasıl tehdit ettiğinden bahsediyor. İnternet üzerinden bulduğum onlarca makaleyi okurken sık sık “ben zaten bunları biliyorum” duygusuna kapıldım. Benim bildiklerimi yani affetmenin bir erdem olduğunu, affedince rahatlanacağını, affedemediğimiz her şeyin sırtımızda yük, ayağımızda pranga olduğunu v.b. sanıyorum bilmeyen yoktur, yoktur da peki niye biz hala affedememek yada affetmemek üzerine konuşuyoruz?. Cevap çok net “bilmek ve başarmak aynı şeyler değiller” O zaman başarmanın yöntemlerini bulmak gerekiyor.
Bence birinci yöntem geçen yazımda tavsiye ettiğim gibi neye kızgın olduğumuzu yazmak. Eğer öfkelerinizi ve gerekçelerini yazdıysanız şu an bile sizi üzen yada üzdüğünden emin olduğunuz bir çok şeyden kurtulmuş olabilirsiniz. Çünkü yazmak düşünceleri somutlaştırır. Bizi üzen olayı farklı pencerelerden görmemizi sağlar. Karşımızdakinin bizi gerçekten üzmek için mi öyle davrandığını yoksa bizim mi üzüldüğümüzü anlamamızı kolaylaştırır. Bazılarınızın “ aman hocam sende bir hoşsun. O beni üzmese ben niye üzüleyim ki?” dediğinizi duyar gibi oluyorum ama ben ısrarla diyorum ki; karşınızdakinin o davranışı niye yaptığını anlamaya çalışmak yani olaya birde kızgın olduğumuz , affetmekte zorlandığımız insan-insanlar tarafından bakmak bir anda olayın anlam ve önemini değiştirebilir. Affedip affetmemek üzerine düşündüğümüz olayın aslında bizim kurgumuz olma ihtimali her zaman vardır. Bu, gerçekten yüreğimizi çok ama çok acıtan ve gerçekliği olan olayları inkar etmek demek değil. Cana ve mala yapılan saldırılar ve bunların oluşturduğu travmalar öyle bir iki satır yazmakla tabi ki çözülmez ve yürekte oluşturduğu acılar yok olup gitmez. Peki o zaman ne yapmak lazım? Belki de en doğrusu Nasrettin hocanın ifadesi ile damdan düşenleri bulmak ve onların bu problemle nasıl başa çıktıklarına bakmak. Başarmış örnekleri bulabilmek için Alevin bloga yazdığı yorumda önerdiği sitede dolaştım bir süre. Bosnada Sırpların esir kamplarında yaşadığı acılarla baş etmeye çalışan Kemal’i, daha onbeş yaşındayken İsrail askerleri tarafından vurulan ve ülkesini terk etmek zorunda kalan Filistinli Riham’ı, ailesinin üç ferdinin katilini affetme mücadelesini kazanan Judith’i tanıdıkça bugüne kadar yaşadığım hiçbir sıkıntının incir çekirdeğini bile doldurmayacağını fark ederek yaşadığım yeis anları için derin bir utanç hissettim.
Onların öykülerini okumak kendi dertlerime bakış açımı değiştirdi ama sorunun cevabına tam olarak ulaşmamı sağlamadı.” Affetmeyi nasıl başaracağız?” sorusu hala cevabını bekleyerek duruyordu zihnimin bir köşesinde.
Birkaç gün önce sabah namazdan sonra Mustafa İslamoğlu Hoca’nın TÜYAP kitap fuarından aldığım ancak bir türlü okuma fırsatı bulamadığım Kuran’a göre Esma-i Hüsna kitabını aldım elime ve rastgele açtım. İnanılır gibi değildi. Açtığım sayfada; El-Gafur : Eşsiz bağışlayıcı, günahları sınırsız bağışlayan yazıyordu. Bir anda vurgun yemiş gibi oldum. Günlerdir aradığım cevap aslında bana benden daha yakındı. Kuran-ı kerimde Hicr suresi 29. Ayette Yüce Allahın “Ona (Ademe) şekil verdiğim ve ruhumdan üflediğim zaman…” buyurduğunu ve bize içimize üflenen ilahi nefesin müjdesini verdiğini tabi ki biliyordum ama bilgiyi kullanmayı en işe yarayacak zamanda unutmayı yine başarmıştım. Allah’ın el-Gafur ismini anlamak, o ismi kulca eyleme dökme potansiyeli ile yaratılmış bir kul olarak, işimi kolaylaştırır diye düşünerek okumaya başladım.
İslamoğlu hoca eşsiz bağışlayıcı manasına gelen Gafur isminin “korumak için örtmek “manasına gelen gafr kelimesinden türediğini anlatıyordu öncelikle. “kirlenmesin diye, korumak için örtmek” .” Aman yarabbi” dedim hayretle , başa çıkamadığımız öfkenin duygularımızı nasıl kirlettiğini , ruh sağlığımızı korumak için affetmenin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için biz sayfalar dolusu yazı yazarken yüce yaratıcı kendini ne kadar öz ve net tanımlamıştı.
Affetmek için öncelikle affedilecek bir şey olması lazım işte bu yüzden Yüce Allah kullarına hata yapma imkanı tanımıştır diyordu hoca. Yüce Allah Kur’an da eğer kul yaptığı hatayı fark eder ve bir daha yapmamaya karar verirse işlediği günah ne olursa olsun affedeceğini onlarca ayetle müjdeliyor . İnsanı yaratan insan için “kısas”ın acıları ile başa çıkmada önemli bir etken olduğunun ezeli bilgisi ile Şuara suresi 40. Ayette “ Bir kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür,” diyor ancak affetmenin intikam peşinde koşmaktan çok daha huzur veren bir olgu olduğuna vurgu yaparak ekliyor “ ama kim affeder, bağışlarsa onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.” Ben tam “yine aynı yerdeyiz, affedelim ama nasıl?” Diye homurdanırken Gafur isminin ayetlerde beraber geçtiği isimlerle ilgili bölümü okumaya başladım. Gafur ismi tam 72 yerde merhametin simgesi Rahim ismi ile, 6 yerde, cezalandırmakta acele etmeyen ve yarattıklarına yumuşak davranan manasındaki Halim ismiyle, 8 yerde terbiye edenlerin en yücesini tanımlayan Rab ismi ile, bir yerde en yüce olanı anlatan Aziz ismi, bir diğer yerde ise en çok seven manasını içeren Vedüd ismi ile beraber geliyormuş.
İşte kitabın bu bölümünü okurken günlerdir sorduğum sorunun cevabının üzerindeki sis perdesi yavaş yavaş kalkmaya başladı. Gafur ismi ile beraber kullanılan isimler bize affedebilme becerimizi geliştirebilmemiz için sahip olmamız gereke alt özellikleri gösteriyordu. Affedebilmek için önce nefsimizi merhamet eğitiminden geçirmek gerekiyor. Kime karşı merhamet? sorusunun cevabı çok bencilce görünse de, affetmenin öncelikle kendimize karşı merhamet göstermek olduğunu modern tıp bin bir veri ile ispatlıyor. Affedememenin arkasında yaşanan derin öfke ve intikam alma duygusu var , o zaman bize düşen el- Halim ismini kendimizde tecelli ettirip öfke kontrolünü başarmak. Öfkemizi kontrol edebilir ve yaratılmışlara karşı biraz daha hoş görülü olabilirsek affedileceklerde azalır gibi geliyor. Sekiz yerde geçen Rab ismi bana affedebilmenin öğrenilir bir şey olduğunu ve emek verirsek başaracağımızı gösteriyor. Öyleyse hepimiz başarabilir ve sırtımızdaki küfeden kurtulabiliriz.
Şimdi Peygamber Efendimizin benim için anlaşılması pek de mümkün olamayan “affetme” örneklemlerinin arkasındaki gücü çok daha iyi anlıyorum. Kuran ahlakı ile ahlaklanmış efendimiz , merhametin, sevginin, sukunetin simgesi olarak Allah tarafından terbiye edildiği için affedebilmişti kendisine ve ailesine zulmeden Ebu Süfyanı ya da amcası Hz. Hamzayı önce öldürüp sonra ciğerini çıkaran Vahşi’yi.
Rabbimin gösterdiği yolda onun elçisinin örnek hayatını anlayarak ve içselleştirerek yürüyenlerden olmamız duası ile …
Aminnn inşaallahhh diyorum taaaa yürektennn...
YanıtlaSilelbette unuttuğumuz anlamına gelmez fakat dediğiniz gibi "sırtımızdaki küfeden" kurtulmamız için affetmemiz gerekli..eyvallah hocam..
YanıtlaSilaffetme üzerine yazılarınızı okuduktan sonra bende yılar önce kırgın ayrıldığım çokta sevdiğim bir arkadaşımı affettim karşısına çıkıp seni affettim diyemesemde ortak arkadaşımla ona haber yolladım.
YanıtlaSilve üzerimden öyle bir yük kalktıki bu his anlatılacak gibi değil teşekkürler...
Evet hocam söylediğiniz gibi bilmekle bildiğimiz şeyleri uygulamak çok farklı kavramlar. Bir çok şeyi biliyoruz ama davranışa dönüştürme süreci ha hiç olmuyor ya da gayret gerektiriyor. Annem çocukluğumdan beri hep en asil intikam affetmektir derdi. Affetmediğimiz zaman içimizde bir yara oluşuyor, ve aralıklarla bu yara kanıyor diye düşünürüm. Affetmediğimiz kişi içinse birşey değişir mi bilemiyorum. Affetmeye başladığım zaman daha huzurlu olduğumu gördüm. Yazınızı okuduğumda keyif aldım. Yeni fikirler geliştirmemi sağladı. Teşekkürler...
YanıtlaSilYazdıklarımın işe yaradığını duymak ne güzel. rabbim hepimiizn sırtındaki küfenin boşalmasını nasib etsin. hatta inşallah hiç küfemiz olmasın
YanıtlaSilBir arkadaşımın beni affetmesini bekliyorum çünkü ben onu çoktan affetim
YanıtlaSilaffetmek deyince bana da acaba kim beni affetmemiştir, kimi üzmüşümdür diye geldi.. aklıma bir kaç kişi geldi hemen onlara ulaşmanın yolunu bulayımm..
YanıtlaSilamin. . . dedikten sonra bir adım atmalı Rabbimin gösterdiği yolda onun elçisinin örnek hayatını anlayarak ve içselleştirerek yürüyebilmek için. . . İlk adım okumak okumak okumak. . .
YanıtlaSilAffetmek kolay iştir. Yani, ipler hep affedenin elindedir. Önemli olan karşımızdakine af dilenecek hatalar yapmamaktır. Diye düşünüyorum. Nacizane.
YanıtlaSilkul hatalıdır orhan bazen bilerek bazen de bilmeden hata yapabilir. Durup düşünmek, yaptığımız davranışları değerlendirmek ve tabii hata yaptığımıızn farkında olunca da özür dilemeyi bilmek çok önemli. İnsan kendinin hata yapabileceğini kabul edince başkalarına karşı müsammahası da artar diye düşünüyorum. Eğer kulun hata yapmaması o kadar kolay olsaydı Allahın her biri ayrı bir af tanımı içeren; Gafur,gaffar, Afuv, Tevvab, Rauf isimleri olmazdı.
YanıtlaSilaminn:) yazılanları okudumda kendimce keyiflendim ne hoş affedecek kimseyi bulamadım :) affedemiyceğimden değil o kadar kırıklık hiç biriktirmemişim :)
YanıtlaSilamin:)) inşallah başarabilenlerden olalım.yoksa bu biriktirmeler insanın canını daha da acıtıyor tecrübe ile sabit...
YanıtlaSil