28 Kasım 2011 Pazartesi

AFFETMEK YA DA AFFETMEMEK

      İşte Bütün Mesele!

      
 Bir haftadır derin derin hüsran kelimesi üzerine düşünüyorum . Geçen yazım da Mehmet beyin spor takımı taraftarı üzerinden anlattığı “hüsran”ın  tanımı  için bir de TDK sözlüğüne bakayım dedim ; “Beklenilen şeyin elde edilememesi sonucu duyulan büyük acı “ açıklamasını okuyunca  “çok doğru tanımlamış sevdiğim adam “ diye düşündüm içimden “bir futbol takımı taraftarının maçı kazanma beklentisinin karşılanmaması sonucu yaşadıklarından daha acı ne olabilir hayattaJ . Ardından da  büyük beklentiler içinde olduğum anları ve bunun sonucunda yaşadığım acıları düşündüm. Öğrencilik yıllarımda çalışıp çalışıp girdiğim sınavlardan hedeflediğim notu alamadığım anlarda yada “acaba ilk evlenme yıldönümümüzde bana  ne hediye alacak?” heyecanı ile günlerce bekledikten sonra  sevgili kocam  “ aaa bugün mü evlenmiştik?”  deyiverince yaşadıklarımı , hüsrana uğradım şeklinde tanımlaya bilir miyim? diye düşünmeye başladım. Sonra şunu fark ettim eğer yaşanan acının telafisi varsa yani bir daha o acıyı yaşamayacak bir şeyler yapabiliyorsan bu hüsran olmuyor. Mesela notu yükselttiysem ya da bir sonraki evlenme yıldönümünü bir hafta on gün önceden duyurup unutulma riskini sıfıra indirdiysem kendimi şu an hüsrana uğramış  hissetmiyorum daha sonra aynı kapsamdaki olaylarla  ilgili yaşadığım olumlu duygular o günlerde yaşanan acıları silmiş atmış. Telafisi olan problemleri doğru tanımlamak, onlara neden olan etkenleri bulmak ve bir daha olmamaları için çaba sarf etmek bu acı duyguyu sık sık yaşamamak için  yeterli olur mu? diye düşündüm ardından . Bizim elimizden, dilimizden kaynaklanan problemler için cevap evet olabilir ama bazen de biz emek veriyoruz karşımızdaki ya da karşımızdakilerin davranışları yüzünden beklediklerimizi elde edemiyor ve büyük acılar yaşıyoruz, o zaman ne olacak? diye sordu içimdeki ses. Yaşadıklarımızın ne kadarı karşımızdakilerin yüzünden ne kadarı benim eserim diye düşünmeye devam edince yavaş yavaş içim daralmaya başladı ve  anladım ki bu sorunun cevabı nefsime zor gelecek!.
           Düşünebilme ve sonucunca tercih yapabilme yetisine sahip bir insan olarak yaşadığım her türlü olay ve duygudan öncelikle ben sorumluyum. İnsanı iki hayatta da mutluluğa götürecek yol haritalarını içeren Kuran-ı Kerim bizi  yaptığımız hardal tanesi kadar iyilik ve hardal tanesi kadar kötülükten  hesaba çekileceğimiz konusunda uyarıyor. Buradan da anlıyoruz ki hüsrana uğramak da, hüsranda kalmakta veya kazananlardan olmakta  bizim tercihlerimiz sonunda yaşadığımız bir olgu. Buradan hareketle geçen yazımda paylaştığım  hediyelerin ( yazı konularının) içinde bize kaybetme duygusunu yaşatıp acı çektiren en genel konu başlığı nedir? Nereden yazmaya başlasam? diye düşürürken fark ettim ki  “affetmek yada affetmemek “ konusunda yaptığımız tercih hayatta beklentilerimizin sonucunda yaşadığımız acıların çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. Affetmeyi yada affetmemeyi düşünmeye başlamak bile yaşanan bir acının varlığını gösteriyor. “Bana bunları yaşatanı affedemem”  ya da “ben bunları yaşamayı hakketmemiştim!” diye başlayan cümleler dizininin merkezinde yaşanan bir olayın bizde oluşturduğu “acı” duygusu var.
             Ömür bittiğinde gerçek hüsrana uğramamak için öncelikle her günümüzün sonunda ben bugünü nasıl geçirdim diye sormak ve kazançta olduğumuza inanıyorsak kocaman bir artı koyarak günü kapatıp yeni güne hazırlanmak gerekiyor. Her günü kazançlı kapatabilmenin temel formüllerinden biri ise bizi geçmişin acılarına bağlayan prangalardan kurtulmak çünkü yaşanan acı duygusu hiçbir zaman tek “acı” olarak kalmıyor. Ya yaşanan acı karşısında omuzlar çöküyor, acı yerini çaresizlik,yetersizlik duygularına bırakıyor ya da  intikam duygusu tüm duyguların üstüne çıkarak kişiyi ipotek altına alıyor. Acziyet zayıflığı, intikam peşinde koşmak ise gücü hatırlatıyor insana. Zayıflık ve güç  birbirinin zıttı iki kavram olsa da insanın hayatı üzerindeki etkisi birbirine çok benziyor. İki duygu da davranışa dönüşürken kişinin kendi olarak yaşamasını engelliyor. Hayatın direksiyonu acı yaşamamıza neden olan insanın ya da insanların eline bırakılıyor. Biz “bana bunu yapmaması gerekirdi”  “yooo ,yooo asla affedemem” “Allahın enayisi ben miyim? Niye affedeceğim ki?”   gibi cümlelerle kendi kendimize affetmemenin arkasındaki haklılığı ispat etmeye çalışırken bir de bakıyoruz ki ömür geçip gidiyor. Ben bu hafta ne ürettim? Kendim ve başkaları için hangi güzelliklere vesile oldum? İki dünyam için neler yaptım? Sorularının cevabı “ben aslında neler neler yapacağım ama onun yüzünden………yapamadım” olunca affedememek ayağımıza vurulan pranga oluyor. İşte o yüzden diyoruz ki affetmek kişinin kendine yaptığı önemli bir iyiliktir. “ İyi hoş da biz bunu zaten biliyoruz hocam, önemli olan nasıl affedeceğiz? Sorusunun cevabı ”dediğiniz duyar gibi oluyorum. Bu sorunun cevabına geçmeden önce yüreğinde birileri ile bitmeyen hesabı olan okurlarımdan  bir ricam var. Lütfen elinize bir kalem alıp geçin bir kağıdın başına ve yazın. Yazın ki kime?, niye? öfkeli olduğunuzu tanımlayın. Yazın ki sizi etkileyen o kişi ve  yaptığı eylem mi? yada sizin o eyleme yüklediğiniz anlam mı? Sorusu üzerinde düşünme fırsatınız olsun. Yazın ki bugüne kadar kaybettiklerinizin hesabı ortaya çıksın . Yazın ki düşünceleriniz somutlaşsın.
Ben zaten tüm bu soruların cevabını günlerdir, aylardır ve hatta yıllardır düşünüyorum ne gerek var yazmaya diyenlere cevabım şudur; düşünmek yetseydi aşağıdaki nokta noktalar çoktan ortadan kalkardı. Kendinize bir şans tanıyın ve düşüncelerinizi kelama dökün.
             Evet, siz dürüstçe aşağıdaki boşlukları doldururken ben de hüsrana uğramamanın yada hüsrandan kurtulmanın formülü üzerine okumaya ve düşünmeye devam edeyim. İçimde ki bir ses bu formülü uyguladığımız her alanda başarıya ulaşacağımızı dolayısı ile “Nasıl affedebilirim?” sorusunun cevabının da bu formülde gizli olduğunu söylüyor. Size de bana da kolay gelsin  J
Ben …………………yı affedemem çünkü o bana ……………………………………yaptı.
Onun ……………………………davranışının benim üzerimdeki etkileri…………………………………… oldu.
Ben onun bu davranışı yüzünden ……………………………………………………….. kaybettim.
         

7 yorum:

  1. canımı acıtan olay ya da kişiler beni çok üzer önce bunalım takılırım sonra da zamana bırakırım gün gelir bir şekilde gerçekler ortaya çıkar ve benimde acım biter asla insanların hatalarını yüzüne vuramam yanlış anlaşılmaktan korkarım çünkü o da kendince haklıdır ve beni anlayamayabilir hatalıysa zaten bir şekilde çözümlenir herşey kendiliğinden

    YanıtlaSil
  2. Yazınız için teşekkür ederim!! Her şeyden önce ne kadar çok zaman gidiyor birilerine kızarken, ve zaman da ne kadar değerli ... Takılıp takılıp durmanın, affedememenin bir sebebi de "acı"dan beslenmek galiba. sizin de dediğiniz gibi, bahane oluyor bir şeyler yapmamak için, eylemsiz kalmak için. Oturup oturup düşünmek için :) Hiç değilse kendimde biraz onu değiştirmeye çalışıyorum. Sizin önerdiğiniz türden "mektuplar" yazmak kişiye bir faillik, bir güç veriyor. Yine de affetmenin çok zor olduğu durumlar var gibi geliyor ancak... hele de kişiselden de öte, toplumsal olaylarda, felaketlerde, kıyımlarda. Bir de, Forgiveness Project diye bir site var (http://theforgivenessproject.com/) çok güzel bağışlama hikayeleri içeriyor, sizin de hoşunuza gidebilir... Sevgilerimle!

    YanıtlaSil
  3. Afv'ın ve Aşk'ın Rabbi olanın sözü ile başlar,selamların en güzeli ile selam ederiz...
    Yüreğine sağlık ola....her zerre düşüncen ve yazmaya koyulan her damla mürekkebin veyahut klavyeye dokunan parmak uçların Hak katında şahit ola ahirini ve evvelini ve şimdiki zamanını mesut ve memnun ve bahtiyar kıla,hakiki iman lezzetinde dem bula! Afv'ın rahmetinde şefkatinde her can hayat ola...

    YanıtlaSil
  4. affetmenin insan huzuru için önemli olduğunda hem fikiriz ama bir çoğumuz affetmemeyi tercih ediyoruz . acaba diyorum affetmemekle affedememek aynı şey mi? affedebilmek geliştirilmesi gereken bir beceri mi?

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Nurten Teyze, Bir Yahudi kadın, çocukken toplama kampında üzerinde korkunç deneyler yapan Nazi doktoru affedebilirken, affetmemek benim ne haddime diye soruyorum bazen. Öte yandan, eylemlerimiz üzerinde az ya da çok “kontrol” sahibi olabilirken, duygu durumumuz, ruh halimiz üzerinde ne kadar kontrol sahibi olabiliyoruz, o sorunun cevabı çok net değil bence. Biyolojimizin, hormonlarımızın, sinirlerimizin, beyin hücrelerimizin gerçekten ne kadarına biz vakıfız? Hani üzüntüden ya da korkudan dudağımız bile uçuklayabiliyor :) Diyorlar ki düşünce alışkanlıklarını değiştirmek mümkündür, beyindeki “devreleri” böylece değiştirmek mümkündür ama başarabilen kaç insan var? Ve nasıl başarılır? Belki de o yüzden, “geliştirilebilecek” bir şeydir. “Affetmenin” egzersizi, belki de yazarak, empati kurarak, anlamaya çalışarak yapılabilir... Dediğiniz doğru – affetmemek ile affedememek arasında pek bir fark yok galiba – hele de “affetmek isteyip affedemeyince”.

    YanıtlaSil
  6. Merhaba hocam,
    Yazınızı okurken, içsel sesim söylediklerinizi sizin sesinizle seslendirdi.O sesi duyarken bir yandan da söyledikleriniz üzerinde kendimi sorguladım.Kendi yaşantımda hangi durumda kimi affedemedim? Sadece bir olay geldi aklıma. Onunla olan hesabımı iç dünyamda bitirdiğim halde o geldi. Ne güzel diye düşündüm, demek ki hiç kimse beni üzmemiş, incitmemiş, hüsrana uğratmamış. Yok canım, hiç öyle şey olur mu? Zeki Eser' le görüşmemiz sırasında bana çok önemli bir şey söylemişti. " Siz de üzüntüler, mutsuzluklar yaşamışsınızdır ama bardağın dolu tarafına baktığınız için boş taraf size önemsiz gelmiş" Sonra başka bir boyuta geçtim. Ya anneme babama, kardeşlerime, çocuklarıma, eşime? Onları üzen, inciten,hüsrana uğratanları da kolayca affedebiliyor muyum? Ya da affedebildim mi? Bu bölüm dipsiz kuyular gibi geldi bana. Çıkmaya çabaladıkça düştüğünüz dipsiz kuyular...Ve gözüm yine bardağın dolu tarafını görmeye başladı. Sanırım ben affetmeye meyyal bir insanım.
    " Affetmek" üzerine söyledikleriniz her şeyden önce sizin de belirttiğiniz gibi insanın kendisine yaptığı bir iyilik... Bana göre başka birisini affetmek çok kolay...Ne yaşanmış olursa olsun
    (ölümden gayrı )hüsranlar, acılar, zamanla yerini dinginliğe bırakıyor. Bence asıl zor olan insanın kendini affetmesi...Kendi kendisiyle iç hesaplaşmalar yaşaması.Çok yorucu, çok yıpratıcı.İnsan neden kendisine karşı daha acımasızdır?

    YanıtlaSil
  7. canım hocam ben de insanın kendini affetmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. işte hep aynı yere geliyoruz;farkındalık. kendimi niye suçluyorum soruusnu sormak ve cevaplarla yüzleşmek birinci adım

    YanıtlaSil