17 Kasım 2011 Perşembe

Doğumgünü Hediyesi


Bundan tam iki yıl önce 18 Kasım sabahı bilgisayarımı açıp maillerime bakarken Hilal'imden gelen iletiye tıklayınca hayatımın en önemli doğum günü hediyelerinden biriyle karşılaşmıştım.Yavrum benim için bir blog hazırlamış ve ana sayfasına aşağıdaki şiiri yazmıştı.

Dağlar, taşlar, bebekler emanet anneme
Küçük kızların dolaşmış saçları,
Büyüklerin dolaşmış hayatları emanet.
Kayaların altından akan su,
Oğlan çocuklarının ciğerleri emanet.
Gazze’deki kuzu, Mamak'taki de
Bir kedi kızın ergenliği bile anneme emanet.
İpek örtülerin kırışıkları,
Gören gözlerin ışıltıları
Dizi dizi kızlarının, oğullarının aşkları
En çok da kendininki ama…
Beş yüz vicdan emanet her sene anneme,
Onunkine benzesin diye, etiyle kemiğiyle.
Sana hiçbir şey ağır gelmez ama güzeller güzeli,
İndir küfeni birazcık da öyle koş diye

Yazdıkların bu siteye emanet

O günlerde onlarca kere ve her defasında gözyaşlarıyla okudum yavrumun yazdıklarını. “Allahım emanetlerine ihanet ettirme ve sorumluluklarımı hakkıyla yerine getirme fırsatı ver “ dualarım karıştı gözyaşlarıma. “İndir küfeni birazcık da öyle koş diye/Yazdıkların bu siteye emanet” yazmış güzeller güzelim diye yazılarımdan bazılarını hızlı hızlı koydum bloguma, ama sonra dünya telaşı içinde koştururken sırtımdaki küfe ağırlaştıkça ve ben onların altında ezilirken ne yazmaya fırsat bulabildim ne de bir blogumun olduğunu hatırlamaya.


Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda neredeyse bomboş duran bloguma girip içinde dolaşırken Hilal'imin açılışa koyduğu şiiri aylar sonra tekrar okudum ve fark ettim ki emanete ihanet etmişim. Bu süreçte yalnız blog için değil neredeyse hiçbir yayın organı için yazmadığımı, içinde bulunduğumuz siber dünyanın bizim ve çocuklarımızın hayatını, duygu ve düşünme melekelerimizi nasıl etkilediği üzerine okumaktan ve medya çağında insan kalabilmek konusunda konferans vermekten iki satır yazmaya fırsat bulamadığımı ve hatta bloga nasıl yazı ekleneceğini bile unuttuğumu fark ettim şaşkınlıkla. Kızlarımın “aman anne gezmekten, internet aleyhine konuşmaktan iki satır yazmaya fırsat bulamadın mı?” homurtularının arasında Hilalciğimin desteği ile Erciş'e yaptığım ziyareti anlatan yazımı hızlıdan yayına koyduk. Ben de bundan sonra daha sık yazacağıma ve blogu aktif olarak kullanacağıma söz verdim.

Ancak iş söz vermekle bitmedi. Uzun zamandır internet dünyasının hayatımızda oluşturduğu değişikliklerin olumlu ve olumsuz tarafları üzerine okuyan, araştıran ve konuşan biri olarak başladım düşünmeye ve önce “bir blog nedir ve ne işe yarar” diye sordum kendi kendime. Herkesin her yaptığını internet dünyasında paylaştığı bir dünyadayız artık. Mahremiyet çizgilerinin paramparça olduğu bir alem olan Facebook'ta gittiği her yeri, gördüğü her şeyi birbiri ile paylaşma telaşında herkes. Özel alan ve kamusal alan kavramları alt üst oldu. Eskiden evimize gelen çok yakın dostlarımıza gösterdiğimiz önemli anların fotoğrafları şimdi cümle alemin gözüne sokuluyor. Elinde cep telefonu her an ne yaptığını Twitter'da aleme duyurmaktan “an” ı yaşayamayan bir nesil var etrafımızda.

Herkesin, yaptığı her şeyi başkaları ile paylaşmasının arkasında, kendini izlenmeye değer görmesi gibi tehlikeli bir duygu mu yatıyor acaba? Bir fotoğrafı paylaşırken yalnız o fotoğrafın muhatabı olanların göreceği gibi bir algı kargaşası mı yaşıyoruz? Fotoğraftaki diğer insanların görüntülerinin onlardan habersiz başkalarına servis edilmesi kul hakkı doğurur mu? Facebook'ta eklediğimiz ve arkadaş olduğumuz insanların ne kadarı gerçekten arkadaşımız? Sesini duymadığımız, yüzünü yıllardır görmediğimiz insanlar için paylaştıklarımızın ne önemi var ki? Paylaştığın bir şeyi birilerinin yeniden paylaşması ya da beğendim diye tıklaması niye mutlu olmamıza neden oluyor? Acaba biz hep beraber bu yüzyılın vebası olan narsisizm hastalığına mı yakalandık? Görülmek ve beğenilmek ihtiyacı mı bizi yazmaya ve paylaşmaya iten? Ve en önemlisi; blogda yazı paylaşmakla Facebook'ta an paylaşmak aynı şey midir? Bu sorularının cevaplarını bulmaya çalıştım günlerce. Kaygılarımı dostlarla paylaştığımda bir çoğu bir dergi için yazmakla blog için yazmanın farklı olmadığını, internet ortamında yazmanın konferanslarda küçük gruplarla paylaştıklarımı daha fazla insana ulaştırmak için önemli bir fırsat olduğu söylediler. İşte bu nedenle Hilalciğimin tavsiyesine uyup sırtımdaki küfede birikenleri daha düzenli yazarak blogumu canlandırmak istiyorum. Ama küfede o kadar çok şey birikmiş ki nereden başlasam bilemiyorum. Bir de blogun interaktif olarak kullanılmasını istiyorum. Gönlüm yalnızca yazılarımı yayınlamak değil, okurlarımın düşüncelerini ve önerilerini okumak, dolayısıyla yazarken bir yandan da beslenmek arzu ediyor.

Bu yazıyı okuyan dostlardan bir ricam var: yazdığımda okumaktan hoşlanacağız ve ihtiyacınıza cevap vereceğini düşündüğünüz konuları benimle paylaşırsanız beni çok ama çok mutlu edeceksiniz.

Yarın benim ve blogumun doğum günü.

Gönlünüzden bize bir doğum günü hediyesi vermek geçiyorsa basın tuşlara ve bir konu başlığı gönderin lütfen.

11 yorum:

  1. HOCAMMMM ÖNCELİKLE DOGUM GUNUNUZ KUTLU OLSUN YAZINIZI OKUDUM VE BAYILDIM BİAN SİZİ KARŞIMDA HİSSETTİM SANKİ OKUL GÜNLERİNDEYMİŞİZ GİBİ OLDU,BEN O GÜNLERİ ÇOK ÖZLEMİŞİM. BEN HAYATA YÖN VERMEK İSTEYEN LİDERLER OLARAK YETİŞTİK AMA HAYAT BAŞKA Bİ YÖN VERİRKEN BİZ LİDERLİĞİ NASIL YAPACAĞIZ MERAK EDİYORUM. BUNU ASLINDA HEP SİZE SORMAK İSTEMİŞTİM KISMET BUGUNEYMİŞ HOCAM DOGUM GÜNÜ HEDİYENİZİ UMARIM BEĞENİRSİNİZ SİZİ COOOK SEVİYORUM <3

    YanıtlaSil
  2. Sanırım son zamanlarda üzerinde en çok düşündüğüm konu çalışmak. Çalışırken yaşayabilmek. Bunu ne kadar insan başarabiliyor, ne kadar insan işi ve hayatını bir düzen içinde götürebiliyor bilmiyorum. Benim henüz başarabildiğim söylenemez.

    Bu konu üzerine bir şeyler paylaşabiliriz bence =)

    Hep beraber daha nice güzel senelere . . .

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Nurten Teyze, sevdiklerinizle nice mutlu yıllara! Hilal ne güzel yazmış, Amine de iyi ki facebookta paylaşmış, ben de buraya düştüm :) Erciş hakkındaki yazınız da beni çok duygulandırdı... Yüreğinize sağlık.

    Benim bugünlerde kafamı meşgul eden konu, affetmek, affedebilmek... Sizin de bir şeyler karalamak istediğiniz bir konuysa eğer, düşüncelerinizi merak ederim. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Rabbim daha nice yılları sevdiklerinizle mutlu, huzurlu ve de sağlıklı geçirmenizi nasip etsin. Bizi aydılatabileceğiniz o kadar çok konu var ki hocam. 53 yıllık ömüre sığdırdığınız o kadar çok yaşanmışlık var ki (eminim ki 53 yaşındaki diğer kadınlardan daha fazladır sizin için gün uzunluğu sanki 24 saatten fazlaydı diye düşünüyorum), hangi birini yazsam. Belki biraz bize tevsir derslerinde anlattıklarınız, belki birazda annelik ya da öğrtemenlikle ilgili nasihatlar olabilir. Ama bence en önemlisi başarılı bir kadın yönetici olarak, yeni girişimci kadınlara yol gösterici niteliğinde bir kadın ve yönetici olmak kavramlarının nasıl zorluk ve kolaylıkları olduğunu yazmakla başlayabilirsiniz.
    sevgi ve saygılarımla
    Dr. Ülküye Dudu GÜL

    YanıtlaSil
  6. Doğum gününüz kutlu olsun canım Hocammm... İyi ki doğmuşsunuz. Siz olmasaydınız bu hayat ne kadar sıradan ve çekilmez olurdu diye düşünüyorummm...
    Konu olarak seçimim; Çocuk ve Kitap...
    Çocuk Kitapçısı açarken aklımdaki en önemli konu bu sanırım :)

    YanıtlaSil
  7. İyi ki doğdunuz, iyi ki varsınız hocam. Nurten Hocası'yla sohbetleri coook ozlemis biri olarak ne yazsanız okurum ama aklıma gecen yıl TV programıda yaptığınız umre ve hac konusu geldi. .Cok onemli mesajlar iceriyordu. Yazıya dokseniz ne guzel olur. Bir de her fırsatta ele aldıgınız cocuk ve TV/internet konusunu yine paylaşsanız bana ve yanımda çizgi film isteyen 4 yasındakine cok faydanız olur diye dusunuyorum.

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Hocam, Doğum gününüz kutlu olsun, Allah enerjinizi, sağlığınızı, sevdiklerinizi sizden almasın, sevginizin, iyi niyetinizin ve emeklerinizin karşılığını almanızı sağlasın, memleketimizde yahut dünyanın dört bir köşesinde ızdırap çekenler ya da kötülüğe uğrayanlar, yanlış yetiştirilen çocuklar, ya da mahvedilen dünya için döktüğünüz her bir damla gözyaşı binlerce mutluluk olarak size geri dönsün inşallah, iyi ki sizi tanımışım, iyi ki çocuklarımı size emanet etmişim, Allah sizden ve Mehmet Hocamdan binlerce kere razı olsun... Benim aklıma şu sizin kültürlerin yaşamasında zinciri koparan halka olmamak konusu geldi...

    YanıtlaSil
  9. Tüm sevdiklerinizle beraber nice mutlu, sağlıklı ve de huzur dolu yıllara inşallah Hocam..
    öncelikle yukarıda değinmiş olduğunuz konu gerçekten son zamanlarda üzerine düşünülüp tedavi yöntemleri geliştirilmesi gereken bir mevzu..böyle bir yaraya parmak bastığınız için sizi ayrıca tebrik ederim.. sonra sırasıyla sizin kaleminizden ya da klavyenizden mi demeliyim:)okumak istediğim konular şunlar; seçimlerimiz ve kader, hüzün hastalığı, affetmek, arafta kalmak, kendine acıma ve yeni nesilde gördüğüm popüler olma tutkusu..şimdilik bu kadar..:) kâinatın göz bebeği insan olarak hoşça bakın zâtınıza efendim ki bizleri bundan sonra paylaşacağınız yazılarınızdan mahrum etmeyin..;)

    YanıtlaSil
  10. Çok kıymetli Hocam..Sizinle tanışalı bu yıl tam 12 yıl oldu..Kızım 12. sınıfta.Buyıl mezun oluyor..Demekki Kızım 6 ben se 28 yaşımda iken ceceli li olmuşuz..Ne kadar kritik ve önemli yaşlarda hayatımıza girdiğinizi tabi ancak şimdi geriye dönüp baktığımda anlayabiliyorum.Anlatılmaz güzellikler ve de değerlerle beraber yaşlanmışız(ya da büyümüşüz)..Lakin hayattan bir yaş daha alırken artık dilimde şu dua ile yaşlanmak istiyorum: "Rabbim bizi insan eyle.." Sizden bana en büyük hatıradır Asr Suresinin tefsiri..Ricam, can alıcı hususlarını alarak kısaca yazıya dökmeniz olacaktır..aşk ile yaşlanın..Sevgi hep sizinle olsun..

    YanıtlaSil
  11. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil