2 Ocak 2012 Pazartesi

DENEYİM PAYLAŞIMI


Günlerdi  okuyorum.Yediklerimiz ve içtiklerimizle ilgili onlarca yüksek lisans ve doktora tezi ve kitap okudum.
Okudukça  moralim bozuluyor. Market raflarındaki paketli gıdalar, manav reyonundaki parlak elmalar, ekmek dolabındaki  cins cins ekmekler üstüme üstüme geliyor. Elime aldığım her süslü püslü paketin  içinden bir canavar çıkıverecek ve bana saldıracakmış gibi hissediyorum. Paketlerden yada reyonlardan   kolu bacağı olan bir şeyin bana doğru hamle yapmayacağını tabi ki biliyorum ama yediklerimize içtiklerimize yapılan müdahaleleri  okudukça inanın ki  çok ama çok ciddi bir kaygı zihnimi ve bedenimi  etki altına alıyor. Yıllardır bu konular da okuyan, yazan, konuşan, evinin mutfağını, okulunun kantinini zararlı yiyecek ve içeceklerden koruma çabası içinde olan biri olarak  yeni edindiğim bilgilerin beni bile bu kadar etkilemesi  yazma çalışmalarına yoğunlaştığım kitabın bir ihtiyaç olduğu, bir çok insanın  bilgilenmesine, alışkanlıklarını gözden geçirmesine, bedenini ve ruhunu temizlemesine  fırsat oluşturacağı noktasında beni motive ediyor.

Yediklerimize, içtiklerimize katılan tatlandırıcıların, beyazlatıcıların, renklendiricilerin, koruyucuların çocuklarımız ve bizim için ne kadar tehlikeli olduğu malumumuz. Çocuklarımızın yaşadığı birçok sağlık sıkıntısının yanı sıra davranış bozukluklarının önemli bir kısmının ve öğrenme sıkıntılarının da vücudumuza giren maddelerden kaynaklandığını artık biliyoruz. Ancak Hibit tohumların ve GDO lu ürünlerin gelecekte başımıza ne sıkıntılar açacağını ne yazık ki kimse tam olarak bilmiyor ancak GDO lu ürünleri üretenlerin dışındaki tüm bilim adamları    vücudumuza giren genetiği oynanmış her ürünün onlarca hastalığa davetiye olduğunu söylüyor.
Son iki yüzyıldır tüketimi  inanılmaz oranlarda artan beyaz şekerin zararları üzerine  yapılan araştırmalar her gün yeni tehlikeleri haber verirken  hazır gıdalarda tatlandırıcı olarak kullanılan mısır glikozu hepimize işlenmiş beyaz şekeri aratır oldu.
Durum böyleyken bizlere düşen ahhh ah vahh vah larla şikayet etmekten  öte çözümler üretmek. Mutfağımızı ve alışkanlıklarımızı gözden geçirmek, zararlıları kapı dışarı edip yerine faydalı yiyecekler koymak. İşte bu noktada benim yine yardıma ihtiyacım var. Reklam dünyasının yoğun hakimiyeti altında büyüyen, daha  minicik bebekken  onu çok seven yetişkinler tarafından abur cuburla tanıştırılan çocuk ve gençlerimiz için  yerken benzeri keyifleri yaşayacakları  sağlıklı alternatif ürünler üretmek zorundayız.
Sizlerden a-   Beyaz şeker kullanmadan mümkünse tam unla yapılabilen tatlı, kurabiye tariflerinib-   Çocuklarınızla beraber ürettiğiniz sağlıklı yiyecek ve içecek tariflerinic-   Organik ürün üretmek ve/veya almak için uyguladığınız yöntemlerid-   Evinizdeki beslenme alışkanlıklarını değiştirirken kullandığınız yöntemleri  benimle paylaşmanızı rica ediyorum.
Bu yazıyı okuyan herkes kendi facebook profilinde yazıyı paylaşırsa çok sevinirim Böylelikle  daha fazla insana ulaşma ve daha çok çözüm önerisine kavuşma şansımız olur.

NOT: Bir önceki yazımdan sonra kitap ve internet sitesi önerilerini benimle paylaşan Rukiye Kurtbecer, Hilal Koçyiğit, İsmihan Aktaş, Ozan Zeybek  ve  Tuğba Seyyar  Şeker’e çok çok teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder