Bugün evliliğimizin 35 yılı
bitiyor.
Dile kolay koskoca otuz beş yıl bu.
Aşkların günlerde, evliliklerin
aylarda tükendiği bir devirde otuz beş yıl evli kalmayı başardığımız için Mehmet Bey'i ve kendimi
tebrik ediyor, otuz beş yıl süresince yaşadığımız her an için Rabbime hamd
ediyorum.
Liseyi bitirdiğimde en son
düşündüğüm şey İlahiyat okumaktı. ÖSYM'nin o yıla mahsus yaptığı bir uygulama
nedeni ile ben 500 üzerinden 478 puanla açıkta kalmıştım. Ben evde hıçkıra
hıçkıra ağlarken anneciğimin çocukluğumdan beri ettiği dualar kabul oldu,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ön kayıtla öğrenci alacağını ilan etti.
Ve ben sudan çıkmış balık şaşkınlığında bir kolejli olarak kendimi İlahiyat Fakültesi'nin bahçesinde buldum.
Çok değil bir hafta on gün sonra Mehmet Bey'le tanıştım.
Eğer ÖSYM o uygulamayı yapmasaydı
1976 yılının Türkiye’sinde biz mümkün değil birbirimizi bulamazdık. Hayır
bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır olabilir uyarısının sahibine hamd
olsun.
Babam beş yıllık fakültenin
ikinci yılında evleneceğim diye ayağa kalkan kızına ancak bir yıl direndi.
Mehmet Bey'in beşinci sınıfı, benim üçüncü sınıfı bitirmek için girdiğimiz
sınavlar biter bitmez düğünümüz oldu. Evlenme kararından önce Mehmet
Bey'in tayininin çıkmasını beklemediğimiz için gelecekte nerede
yaşayacağımızı bilmiyorduk ve bu yüzden bir evimiz yoktu. Ankara’daki görkemli
düğünden sonra eşimin memleketi olan Mahmudiye’ye gittik. Onun doğup büyüdüğü
evde, onun çocukken koşup oynadığı avluda
geçti balayımız.
Kızlarının sevgisine ve kararına
saygı duyan, 'zorlaştırmayın kolaylaştırın' emrini hayat düsturu edinmiş olan
annem ve babam, oğullarını sevip yollara düşmüş, yaşayageldiği hayattan çok
farklı bir ortama uyum sağlamaya çalışan şaşkın gelinlerine kucak açan
kayınvalidem ve kayınpederim olmasaydı; ve onlar sosyal, kültürel ve
ekonomik farklılıklarını birbirini seven
iki genç için gözardı etmeselerdi biz evlilik yolculuğumuzun daha ilk
günlerinde çok örselenirdik.
Otuz beş yıl bu kadar güzel geçti
ise bunun mimarı öncelikle ikimizin anne ve babaları. Rabbim dördünden de razı
olsun.
Beş aylık evli iken sonunda bizim
de bir evimiz oldu. Ancak küçük bir
terslikle. Mehmet Bey Kuleli Askeri Lisesi'nde çalışmaya başlayınca devam
mecburiyeti olan fakültemden kilometrelerce uzağa, İstanbul’a yerleştik.
Evliliğimin ilk iki yılı Ankara-İstanbul arasında koşuştururken geçti. 10 aylık
evli iken kucağıma aldığım Hilal’im bu yolculuklarda benim yol arkadaşımdı.
İşte o günlerde Mehmet Bey “ne
gerek var, okulu bitirmesen de olur“ benzeri bir şeyler söyleseydi belki de
Ankara-İstanbul arasında koşturmaktan yorulan Nurten, okumaktan vazgeçer ve
hiçbir zaman bugünkü Nurten olamazdı.
Eşinin okumasını, gelişmesini,
birey olmasını destekleyen bir adamı karşıma çıkartan, yüreğime onu sevme
potansiyeli yükleyen Rabbime hamd olsun.
Fakülte bitip İstanbullu
olduğumda Hilal'im kucağımda, Elif'ciğim karnımda idi.
İyi ki anne olmak için okulun
bitmesini beklememişim. Gencecik yaşta anne olmamı, kızlarımla oynarken
büyümemi nasip eden Rabbime hamd olsun.
Yola okuyarak ve oynayarak
çıkınca hep öyle geçti günler.
Evlilik benim için her an yeni
öğrenmelerin gerçekleştiği bir okul, annelik ise bu okulda öğrenilenlerin alan
uygulaması oldu.
Zevkle oynadık evcilik oyunumuzu.
Zamanla oyunumuz yeni oyuncuların, Amine, Abdullah ve Alperen’in katılımı ile
zenginleşti.
Evliliğimizi her biri birbirinden
özel, birbirinden kıymetli beş yavru ile süsleyen Rabbime hamd olsun.
Bugün bildiklerimin çok büyük bir
kısmını onlara daha iyi bir anne olabilmek için çabalarken öğrendim.
Anneliğin öğrenilmesi gereken bir
süreç, çaba gösterilerek geliştirilmesi gereken bir beceri ve zevk alınarak
yapılması gereken bir iş olduğunu akıl ettiren Rabbime binlerce kere hamd
olsun.
Otuzbeş yıl boyunca herşey tabii
ki hep güllük gülistanlık geçmedi.
Benim de küs yattığım, yatakta
sessiz sesiz ağladığım gecelerim oldu.
İyi ki de olmuş. Eğer olmasaydı
birbirimizi daha iyi tanımaya çalışmaz, gelişmez, güçlenmezdik.
Yaşadığımız birkaç can sıkıcı
olaydan sonra “Artık beni sevmiyor mu acaba?” diye düşünmeseydim belki de Gary Chapman’ın Sevginin Beş Dili
kitabını okumazdım.
“Neden bu adamla evlendim ki,
belki de eşim başkası olsaydı bunları
yaşamazdım” diye dertlenirken okumaya
başladım Doğan Cüceloğlu’nu, Leyla Navaro’yu. Eğer onları okumasaydım hala
dertlenmeye devam edebilirdim. Onların sayesinde kadın ve erkeğin yaratılış
farklılıklarının olduğunu ancak bu farklılıkların ötesinde İNSAN denen mahlukun ortak
taraflarının olduğunu ve yeryüzündeki bütün canların öncelikle sevilmek ve önemsenmek
istediğini öğrendim.
O zaman durdum ve düşündüm, “Ben
seviyorum da sevgilime bunu hissettirebiliyor muyum?”
Ve durup bir daha düşündüm “Ben
önemsenmek istiyorum da sevdiğim adam
önemsendiğinden emin mi?”
Karşımızdakilerin de CAN
taşıdığını ve her CAN’ın sevilmek, önemsenmek, vazgeçilmez ve yeterli olmak istediğini öğrenmemi sağlayan
Rabbime binlerce, yüzbinlerce şükürler olsun.
Eğer bunu öğrenmeseydim hala
ağlıyor olabilirdim.
Birbirini deli gibi seven biri 21
biri 24 yaşlarındaki iki gençtik, bundan tam otuzbeş yıl önce bugün, bu saatlerde el ele hayat yolculuğumuza çıkarken.
Bugün ise orta yaştan ihtiyarlığa
doğru ilerliyoruz elele.
Hayat denen yolun neresindeyiz,
önümüzde ne kadar kaldı bilmiyoruz.
İki kişiydik yola çıktığımızda. Bugün
ise;
Hilal, Ozan ve Azade
Elif, Daniel , Selim Johann ve
Amine Elisa
Amine, Furkan ve Meryem
Abdullah Giray , Chahinez
ve Alperen'le devam ediyor
yolculuğumuz. Birkaç gün sonra Hilal
ikinci defa anne olacak ve bir armağan daha gelecek ailemize. Yüce Rabbim sana
binlerce kere hamd olsun.
Allah'ım,
Otuz beş yıl boyunca hayatımıza
kattığın evlatlar, damatlar, gelinler ve torunlar için;
Ben olarak kalıp, gelişirken bir yandan da biz olmayı başarmamızı
sağladığın için;
Sevgimizi besleyip geliştirmemizi
sağlayacak fırsatlar sunduğun için;
Otuz beş yılı, yıllar önce bugün
evlerinden çıktığım anam ve babam, evlerine gelin girdiğim diğer anam ve
babamla beraber yaşamayı nasip ettiğin için, sana çok çok teşekkür ediyorum.
Bir insan hayatını bu kadar içten ve samimi olarak anlatabilir .Teşekkürler sevgili Nurten Ceceli. Sizinle tanışmayı çok isterdim.
YanıtlaSil