İşte Bütün Mesele!
Bir haftadır derin derin hüsran kelimesi üzerine düşünüyorum . Geçen yazım da Mehmet beyin spor takımı taraftarı üzerinden anlattığı “hüsran”ın tanımı için bir de TDK sözlüğüne bakayım dedim ; “Beklenilen şeyin elde edilememesi sonucu duyulan büyük acı “ açıklamasını okuyunca “çok doğru tanımlamış sevdiğim adam “ diye düşündüm içimden “bir futbol takımı taraftarının maçı kazanma beklentisinin karşılanmaması sonucu yaşadıklarından daha acı ne olabilir hayattaJ . Ardından da büyük beklentiler içinde olduğum anları ve bunun sonucunda yaşadığım acıları düşündüm. Öğrencilik yıllarımda çalışıp çalışıp girdiğim sınavlardan hedeflediğim notu alamadığım anlarda yada “acaba ilk evlenme yıldönümümüzde bana ne hediye alacak?” heyecanı ile günlerce bekledikten sonra sevgili kocam “ aaa bugün mü evlenmiştik?” deyiverince yaşadıklarımı , hüsrana uğradım şeklinde tanımlaya bilir miyim? diye düşünmeye başladım. Sonra şunu fark ettim eğer yaşanan acının telafisi varsa yani bir daha o acıyı yaşamayacak bir şeyler yapabiliyorsan bu hüsran olmuyor. Mesela notu yükselttiysem ya da bir sonraki evlenme yıldönümünü bir hafta on gün önceden duyurup unutulma riskini sıfıra indirdiysem kendimi şu an hüsrana uğramış hissetmiyorum daha sonra aynı kapsamdaki olaylarla ilgili yaşadığım olumlu duygular o günlerde yaşanan acıları silmiş atmış. Telafisi olan problemleri doğru tanımlamak, onlara neden olan etkenleri bulmak ve bir daha olmamaları için çaba sarf etmek bu acı duyguyu sık sık yaşamamak için yeterli olur mu? diye düşündüm ardından . Bizim elimizden, dilimizden kaynaklanan problemler için cevap evet olabilir ama bazen de biz emek veriyoruz karşımızdaki ya da karşımızdakilerin davranışları yüzünden beklediklerimizi elde edemiyor ve büyük acılar yaşıyoruz, o zaman ne olacak? diye sordu içimdeki ses. Yaşadıklarımızın ne kadarı karşımızdakilerin yüzünden ne kadarı benim eserim diye düşünmeye devam edince yavaş yavaş içim daralmaya başladı ve anladım ki bu sorunun cevabı nefsime zor gelecek!.
Bir haftadır derin derin hüsran kelimesi üzerine düşünüyorum . Geçen yazım da Mehmet beyin spor takımı taraftarı üzerinden anlattığı “hüsran”ın tanımı için bir de TDK sözlüğüne bakayım dedim ; “Beklenilen şeyin elde edilememesi sonucu duyulan büyük acı “ açıklamasını okuyunca “çok doğru tanımlamış sevdiğim adam “ diye düşündüm içimden “bir futbol takımı taraftarının maçı kazanma beklentisinin karşılanmaması sonucu yaşadıklarından daha acı ne olabilir hayattaJ . Ardından da büyük beklentiler içinde olduğum anları ve bunun sonucunda yaşadığım acıları düşündüm. Öğrencilik yıllarımda çalışıp çalışıp girdiğim sınavlardan hedeflediğim notu alamadığım anlarda yada “acaba ilk evlenme yıldönümümüzde bana ne hediye alacak?” heyecanı ile günlerce bekledikten sonra sevgili kocam “ aaa bugün mü evlenmiştik?” deyiverince yaşadıklarımı , hüsrana uğradım şeklinde tanımlaya bilir miyim? diye düşünmeye başladım. Sonra şunu fark ettim eğer yaşanan acının telafisi varsa yani bir daha o acıyı yaşamayacak bir şeyler yapabiliyorsan bu hüsran olmuyor. Mesela notu yükselttiysem ya da bir sonraki evlenme yıldönümünü bir hafta on gün önceden duyurup unutulma riskini sıfıra indirdiysem kendimi şu an hüsrana uğramış hissetmiyorum daha sonra aynı kapsamdaki olaylarla ilgili yaşadığım olumlu duygular o günlerde yaşanan acıları silmiş atmış. Telafisi olan problemleri doğru tanımlamak, onlara neden olan etkenleri bulmak ve bir daha olmamaları için çaba sarf etmek bu acı duyguyu sık sık yaşamamak için yeterli olur mu? diye düşündüm ardından . Bizim elimizden, dilimizden kaynaklanan problemler için cevap evet olabilir ama bazen de biz emek veriyoruz karşımızdaki ya da karşımızdakilerin davranışları yüzünden beklediklerimizi elde edemiyor ve büyük acılar yaşıyoruz, o zaman ne olacak? diye sordu içimdeki ses. Yaşadıklarımızın ne kadarı karşımızdakilerin yüzünden ne kadarı benim eserim diye düşünmeye devam edince yavaş yavaş içim daralmaya başladı ve anladım ki bu sorunun cevabı nefsime zor gelecek!.