Meryem bebeği hastaneden eve getirdikten sonra Mehmet
dedesinin 57 yıl önce bebekken sarıldığı kundakla sardık sarmaladık. Kayınvalidemin
gencecik bir gelinken kanaviçe mor menekşeler işleyerek süslediği pamuklu kundağın
içinde mışıl mışıl uyudu bebiş.
Onu seyrederken ilk yavrumu Hilal’imi doğurduğum
günleri hatırladım. Annem (kayınvalidem)
birçok defalar bebeği kundaklarsak elini kolunu sallayarak kendini rahatsız
etmeyeceğini daha rahat uyuyacağını söylemişti ama ben her defasında şiddetle
reddetmiştim kadıncağızın teklifini. Kundak gibi iptidai bir şeyle çocuğumu
sıkıştırıp rahatsız edemeyeceğimi ifade etmiştim türlü türlü kelimelerle. O da
bana “kızım ben kocanı böyle büyüttüm. Aslan gibi oldu maşallah “ derdi. Şimdi
durup düşünüyorum da neydi itiraz ettiğim. Kundak mı? Gelenek mi? Kayınvalidemin annelik becerileri mi? Anadolu’nun
küçük bir kasabasında yaşamış, sevdiğim adamı orada doğurmuş ve oranın
şartlarına göre büyütmüş bir kadının benim gibi şehirli, üniversite okuyan,
hamileliği süresince batılı çocuk doktorlarının yazdığı onlarca kitabı yutmuş entelektüel
(!) bir kadına akıl vermesine dayanamıyordum herhalde. Aslına bakarsanız önerilerini önemsemediğim
tek insan kayınvalidem değildi annemin bebeğimle ilgili söylediklerini de çok
dikkate aldığımı söyleyemem. Onun beni büyüttüğü günlerden bu yana koskoca 22
yıl geçtiği için şehirli annemin aktardığı deneyimleri de önemsemiyor
doktorların bu süre zarfında en doğru bilgiye vardıklarına inanıyordum herhalde.
Aradan geçen yıllar itirazlarımın azalmasına, annemlerin
söylediklerine biraz daha kulak vermeme neden oldu. Hilalciğim doğduğunda çok güvendiğim
doktorların tavsiyesine uyarak 15 günlük çocuğa elma suyu içirmiş üçüncü
haftada yoğurt mayalayıp vermeye başlamıştım. Aynı doktorlar 2 yıl sonra Elifciğim
doğduğunda 4 ay kesintisiz anne sütü tavsiye ediyorlardı. Şimdiki bebişimizin
annesi Aminem doğduğunda ise ilk 6 ay anne sütü kampanyaları başlamıştı. Hilalimi
yüzüstü yatırtan doktorlar daha sonraki yıllarda sırtüstü ama hafif yan yatmayı
tavsiye eder oldular. Yine ilk iki yavrumu onlar yüzünden üç saatte bir doyurup
aradaki saatlerde onlarla beraber ağlayıp durdum. Ben dördüncüyü doğururken
bebek her ağladığında emzirmenin hem anne hem de bebek için ne kadar önemli
olduğu konuşuluyordu tıp dünyasında. İşte o yüzden beşinci yavrum Alperenimi
her canı istediğinde ve iki yıl boyunca emzirdim. Bazen sırt üstü bazen yüzüstü
yatırdım. Canı isteyince koynuma aldım. Kayınvalidemin yıllar önce bana
söylediği gibi elhamdulillah o da “aslan gibi adam oldu!”
Şimdilerde düşünüyorum da Hz.Havva’dan bu yana
kadınlar doğuruyor ve büyütüyor. Her toplumun kendi içinde bebek yetiştirmekle
ilgili deneye yanıla geliştirdiği bilgiler hiçte öyle kenara atılacak dudak
bükülecek şeyler değiller. İşte şimdi 30
yıl önce itiraz ettiğim yere geldik. Birçok batılı çocuk gelişimci çok sıkı
olmaması şartı ile bebeğin ilk aylarında kundaklanmasını öneriyor. Özellikle
emerken ve uyurken kolları yumuşak bir bezle sarılmış bebek kendi kendini
korkutmuyor ve rahatsız etmiyor. Dolayısı ile hem daha rahat emiyor hem daha
huzurlu uyuyor.
Ben bu satırları yazarken Meryemciğim anneciğinin
koynunda dedesinin kundağına sarılmış karnını doyurmaya çalışıyor. Annesi günün
önemli bir bölümünde onu ellerini kollarını oynatabileceği şekilde serbest
bırakıyor ama uyuturken ve emzirirken kundağına sarmalayıveriyor.
Sanıyorum kızlarım benden daha şanslılar ya da daha
akıllı. Onlar modern dünya ile ilişkilerinde daha sorgulayıcı bir tavır sergiliyorlar.
Doktorların ve çocuk gelişimcilerin sözlerini akıl ve yürek süzgeçlerinden geçiriyorlar
uygulamaya başlamadan.
Çocuğun fiziksel gelişimini önemserken duygusal
gelişimini örseleyen çocukları dahi yapmayı vaad ederken zihinsel gelişimlerine
çelme takana zihniyetlere daha eleştirel bakabiliyor dolayısıyla daha çok
araştırıyor daha çok okuyor ve en önemlisi okuduklarını mutlak doğru olarak
görmüyorlar.
Ben ilk yavrumu 2-3 aylıkken yan odaya taşımıştım. Gerekçe;
çocuk annesinden uzakta olursa uyanır
bir süre sonra kendi kendine uykuya dalar dolayısıyla hem anne daha rahat eder
hem de bebeğin özgüveni gelişirdi. Hem benim için hem de yavrum için çile dolu
günlerdi. Hem ağlar hem de onun özgüvenine zarar vermemek için gecenin bir
vakti iki oda arasında koşturur dururdum. Elifciğim hamile iken yaptığı
okumalarda ilk haftalardaki bebek ölümlerinin dünyada en çok gelişmiş ülkelerde
olduğunu yalnız kalan bebeğin yaşadığı travma sonucu ani kalp durması
gerçekleştiği, bebeğin anne koynunda yattığı az gelişmiş ülkelerde ani kalp
durması ölümlerine rastlanmadığı bilgisi ile karşılaşıp bunu benimle paylaşınca
öbür odaya bıraktığım yavrumu bana bağışladığı için Rabbime çok şükretmiştim. Şimdilerde ise üç kızımda bebeklerinin
yataklarını tek taraftaki parmaklıkları kaldırarak kendi yataklarına monte
ettiler. Ellerini uzattıkları gibi yavrularına sarılabiliyorlar ve biliyorlar
ki yavrularını öz güven gelişimi için önce sevgi ve güven deposunun dolması
gerekiyor. Bu da anneden uzakta değil annenin koynunda gerçekleşiyor.
Meryem bebek dedesinin kundağına sarılı mışıl mışıl
uyuyor.
Ben düşünmeye devam ediyorum.
Maddeye bakışımızın Kuantum fiziği ile yeniden
şekillendiği, Higgs buzonunun bulunduğu bugünlerde Meryem’i sarmalayan kundağı
önemli kılan şeyin yalnızca 57 yıllık olması olmadığını biliyorum. O kundağın
dokumasındaki pamuk ipliklerin zerreciklerinde kayınvalidemin menekşeleri işlerken
ettiği duaların, yavrusunu sarıp
sarmalarken ağzından çıkan sevgi sözcüklerinin, kayınpederimin geleneğin izin vermemesine
rağmen yavrusunu gizli gizli kucağına alırken yaşadığı gururun, büyük babaanne
ve dedenin dualarının saklı olduğunu biliyorum.
Meryem
bebek mışıl mışıl uyuyor.
Çünkü o yalnız bir kundağa değil bir sevgi yumağına sarılı.
Çünkü o yalnız bir kundağa değil bir sevgi yumağına sarılı.
Uyusun
da büyüsün inşallah.
Hayırlı
evlat, güzel kul olsun kuzum benim.
böyle şeyler okudukça ağlamam normal mi şimdi benim :) ellerinize sağlık her geçen gün deneme tahtası haline gelmiş ve denenmiş bireyler olarak büyüdük doğru fakat sanırım artık 'eskilerin vardır bir bildiği' durumu daha yaygın bu daha geçerli bi bilgi :) :) :) ellerinize sağlık evladınıza hayırlı güzel bi ömür inş. :) GTCT
YanıtlaSilAçıkça Atalarımız deneyimlerinden yararlanılması gereken insanlardı, ne yapmışlarsa doğru yapmışlar ne söylemişlerse doğru söylemişlerdir. Onların zamanında yazılmış kitaplar yaygın olmasa da iyi niyetli olarak paylaşılan, anlatılan, aktarılan deneyimler vardı. Geleneklerimizin hepsinin bir nedeni vardır. Atalarımızın izni takip etmekte fayda var diye düşünüyorum. Onlar çocuklarını duygu ve deneyimleriyle, bizde kitaplarla büyütüyoruz:)Sevgili Meryem bebeğe hayırlı bir ömür diliyorum.
YanıtlaSilsevgi ve dua dolu dede kundağına sarılıp anne kokusuyla mışıl mışıl uyusun ve büyüsün inşallah Meryem bebek:)) Anne olmak muhteşem bişeymiş hocam, anneme ve tüm annelere saygım kat be kat arttı. Rabbim anneliğimizi layıkıyla yapabilmeyi ve evlatlarımızın hayırlı olmasını nasip etsin inşallah bizde sizin gibi evlatlarımızın evlatlarını görebilelim:))
YanıtlaSilEvet, hadi yazalım :)
YanıtlaSilAllah, alemin bir yerini başka bir yerine bağlamış. Bu yaşam bir daire gibi..herkes birbirini, peşi sıra kovalıyor..Bizler annelerimizi (kaynanalarımızı), çocuklarımız bizi..
YanıtlaSilDairenin bir noktası, her daim başka bir noktasına bağlanıyor..tabi ki çeşitli sebeplerle yörüngeden çıkıldığı oluyor..Ama alınan dersler, tekrar bu döngüye zevkle, koşa koşa bizi sokuyor.
Meryem bebeğe, şu güzel ninni sözleri, doğum hediyem olsun..Rabbim, içerde Hakk'la, dışarda halk la beraber eylesin:
Doğuran ana hayran, melekler eder bayram
Hakkın didârın seyran, eder kundak içinde
Bağlamışlar elini, kimse bilmez halini
Zikre vermiş dilini, söyler kundak içinde
Yakın olur uzaklar, kabul olur dilekler
Seyreder tüm melekler, güler kundak içinde
Hakk a vermiş özünü, sürmelemişler gözünü
Gördüm ânın yüzünü, parlar kundak içinde
Adın koymuşlar Ahmed, ezelinden Muhammed
Ümmeti için minnet, eyler kundak içinde
İyi uykulaaarr..
Nurtenciğim ne güzel dile getirmişsin duygularını her şeyde geriye dönüyoruz sahiden .Büyüklerimiz ne diyorsa doğru diyor
YanıtlaSil