2 Aralık 2012 Pazar

MOR MENEKŞELİ KUNDAK


Meryem bebeği hastaneden eve getirdikten sonra Mehmet dedesinin 57 yıl önce bebekken sarıldığı kundakla sardık sarmaladık. Kayınvalidemin gencecik bir gelinken kanaviçe mor menekşeler işleyerek süslediği pamuklu kundağın içinde mışıl mışıl uyudu bebiş.  
Onu seyrederken ilk yavrumu Hilal’imi doğurduğum günleri hatırladım. Annem (kayınvalidem)  birçok defalar bebeği kundaklarsak elini kolunu sallayarak kendini rahatsız etmeyeceğini daha rahat uyuyacağını söylemişti ama ben her defasında şiddetle reddetmiştim kadıncağızın teklifini. Kundak gibi iptidai bir şeyle çocuğumu sıkıştırıp rahatsız edemeyeceğimi ifade etmiştim türlü türlü kelimelerle. O da bana “kızım ben kocanı böyle büyüttüm. Aslan gibi oldu maşallah “ derdi. Şimdi durup düşünüyorum da neydi itiraz ettiğim. Kundak mı? Gelenek mi?  Kayınvalidemin annelik becerileri mi? Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşamış, sevdiğim adamı orada doğurmuş ve oranın şartlarına göre büyütmüş bir kadının benim gibi şehirli, üniversite okuyan, hamileliği süresince batılı çocuk doktorlarının yazdığı onlarca kitabı yutmuş entelektüel (!) bir kadına akıl vermesine dayanamıyordum herhalde.  Aslına bakarsanız önerilerini önemsemediğim tek insan kayınvalidem değildi annemin bebeğimle ilgili söylediklerini de çok dikkate aldığımı söyleyemem. Onun beni büyüttüğü günlerden bu yana koskoca 22 yıl geçtiği için şehirli annemin aktardığı deneyimleri de önemsemiyor doktorların bu süre zarfında en doğru bilgiye vardıklarına inanıyordum herhalde.
Aradan geçen yıllar itirazlarımın azalmasına, annemlerin söylediklerine biraz daha kulak vermeme neden oldu.  Hilalciğim doğduğunda çok güvendiğim doktorların tavsiyesine uyarak 15 günlük çocuğa elma suyu içirmiş üçüncü haftada yoğurt mayalayıp vermeye başlamıştım. Aynı doktorlar 2 yıl sonra Elifciğim doğduğunda 4 ay kesintisiz anne sütü tavsiye ediyorlardı. Şimdiki bebişimizin annesi Aminem doğduğunda ise ilk 6 ay anne sütü kampanyaları başlamıştı. Hilalimi yüzüstü yatırtan doktorlar daha sonraki yıllarda sırtüstü ama hafif yan yatmayı tavsiye eder oldular. Yine ilk iki yavrumu onlar yüzünden üç saatte bir doyurup aradaki saatlerde onlarla beraber ağlayıp durdum. Ben dördüncüyü doğururken bebek her ağladığında emzirmenin hem anne hem de bebek için ne kadar önemli olduğu konuşuluyordu tıp dünyasında. İşte o yüzden beşinci yavrum Alperenimi her canı istediğinde ve iki yıl boyunca emzirdim. Bazen sırt üstü bazen yüzüstü yatırdım. Canı isteyince koynuma aldım. Kayınvalidemin yıllar önce bana söylediği gibi elhamdulillah o da “aslan gibi adam oldu!”

Şimdilerde düşünüyorum da Hz.Havva’dan bu yana kadınlar doğuruyor ve büyütüyor. Her toplumun kendi içinde bebek yetiştirmekle ilgili deneye yanıla geliştirdiği bilgiler hiçte öyle kenara atılacak dudak bükülecek şeyler değiller.  İşte şimdi 30 yıl önce itiraz ettiğim yere geldik. Birçok batılı çocuk gelişimci çok sıkı olmaması şartı ile bebeğin ilk aylarında kundaklanmasını öneriyor. Özellikle emerken ve uyurken kolları yumuşak bir bezle sarılmış bebek kendi kendini korkutmuyor ve rahatsız etmiyor. Dolayısı ile hem daha rahat emiyor hem daha huzurlu uyuyor.
Ben bu satırları yazarken Meryemciğim anneciğinin koynunda dedesinin kundağına sarılmış karnını doyurmaya çalışıyor. Annesi günün önemli bir bölümünde onu ellerini kollarını oynatabileceği şekilde serbest bırakıyor ama uyuturken ve emzirirken kundağına sarmalayıveriyor. 
Sanıyorum kızlarım benden daha şanslılar ya da daha akıllı. Onlar modern dünya ile ilişkilerinde daha sorgulayıcı bir tavır sergiliyorlar. Doktorların ve çocuk gelişimcilerin sözlerini akıl ve yürek süzgeçlerinden geçiriyorlar uygulamaya başlamadan.
Çocuğun fiziksel gelişimini önemserken duygusal gelişimini örseleyen çocukları dahi yapmayı vaad ederken zihinsel gelişimlerine çelme takana zihniyetlere daha eleştirel bakabiliyor dolayısıyla daha çok araştırıyor daha çok okuyor ve en önemlisi okuduklarını mutlak doğru olarak görmüyorlar.
Ben ilk yavrumu 2-3 aylıkken yan odaya taşımıştım. Gerekçe;  çocuk annesinden uzakta olursa uyanır bir süre sonra kendi kendine uykuya dalar dolayısıyla hem anne daha rahat eder hem de bebeğin özgüveni gelişirdi. Hem benim için hem de yavrum için çile dolu günlerdi. Hem ağlar hem de onun özgüvenine zarar vermemek için gecenin bir vakti iki oda arasında koşturur dururdum. Elifciğim hamile iken yaptığı okumalarda ilk haftalardaki bebek ölümlerinin dünyada en çok gelişmiş ülkelerde olduğunu yalnız kalan bebeğin yaşadığı travma sonucu ani kalp durması gerçekleştiği, bebeğin anne koynunda yattığı az gelişmiş ülkelerde ani kalp durması ölümlerine rastlanmadığı bilgisi ile karşılaşıp bunu benimle paylaşınca öbür odaya bıraktığım yavrumu bana bağışladığı için Rabbime çok şükretmiştim.  Şimdilerde ise üç kızımda bebeklerinin yataklarını tek taraftaki parmaklıkları kaldırarak kendi yataklarına monte ettiler. Ellerini uzattıkları gibi yavrularına sarılabiliyorlar ve biliyorlar ki yavrularını öz güven gelişimi için önce sevgi ve güven deposunun dolması gerekiyor. Bu da anneden uzakta değil annenin koynunda gerçekleşiyor.
Meryem bebek dedesinin kundağına sarılı mışıl mışıl uyuyor.
Ben düşünmeye devam ediyorum.
Maddeye bakışımızın Kuantum fiziği ile yeniden şekillendiği, Higgs buzonunun bulunduğu bugünlerde Meryem’i sarmalayan kundağı önemli kılan şeyin yalnızca 57 yıllık olması olmadığını biliyorum. O kundağın dokumasındaki pamuk ipliklerin zerreciklerinde kayınvalidemin menekşeleri işlerken ettiği duaların,  yavrusunu sarıp sarmalarken ağzından çıkan sevgi sözcüklerinin, kayınpederimin geleneğin izin vermemesine rağmen yavrusunu gizli gizli kucağına alırken yaşadığı gururun, büyük babaanne ve dedenin dualarının saklı olduğunu biliyorum.
Meryem bebek mışıl mışıl uyuyor.
Çünkü o yalnız bir kundağa değil bir sevgi yumağına sarılı.
Uyusun da büyüsün inşallah.
Hayırlı evlat, güzel kul olsun kuzum benim. 

6 yorum:

  1. böyle şeyler okudukça ağlamam normal mi şimdi benim :) ellerinize sağlık her geçen gün deneme tahtası haline gelmiş ve denenmiş bireyler olarak büyüdük doğru fakat sanırım artık 'eskilerin vardır bir bildiği' durumu daha yaygın bu daha geçerli bi bilgi :) :) :) ellerinize sağlık evladınıza hayırlı güzel bi ömür inş. :) GTCT

    YanıtlaSil
  2. Açıkça Atalarımız deneyimlerinden yararlanılması gereken insanlardı, ne yapmışlarsa doğru yapmışlar ne söylemişlerse doğru söylemişlerdir. Onların zamanında yazılmış kitaplar yaygın olmasa da iyi niyetli olarak paylaşılan, anlatılan, aktarılan deneyimler vardı. Geleneklerimizin hepsinin bir nedeni vardır. Atalarımızın izni takip etmekte fayda var diye düşünüyorum. Onlar çocuklarını duygu ve deneyimleriyle, bizde kitaplarla büyütüyoruz:)Sevgili Meryem bebeğe hayırlı bir ömür diliyorum.

    YanıtlaSil
  3. sevgi ve dua dolu dede kundağına sarılıp anne kokusuyla mışıl mışıl uyusun ve büyüsün inşallah Meryem bebek:)) Anne olmak muhteşem bişeymiş hocam, anneme ve tüm annelere saygım kat be kat arttı. Rabbim anneliğimizi layıkıyla yapabilmeyi ve evlatlarımızın hayırlı olmasını nasip etsin inşallah bizde sizin gibi evlatlarımızın evlatlarını görebilelim:))

    YanıtlaSil
  4. Evet, hadi yazalım :)

    YanıtlaSil
  5. Allah, alemin bir yerini başka bir yerine bağlamış. Bu yaşam bir daire gibi..herkes birbirini, peşi sıra kovalıyor..Bizler annelerimizi (kaynanalarımızı), çocuklarımız bizi..
    Dairenin bir noktası, her daim başka bir noktasına bağlanıyor..tabi ki çeşitli sebeplerle yörüngeden çıkıldığı oluyor..Ama alınan dersler, tekrar bu döngüye zevkle, koşa koşa bizi sokuyor.
    Meryem bebeğe, şu güzel ninni sözleri, doğum hediyem olsun..Rabbim, içerde Hakk'la, dışarda halk la beraber eylesin:

    Doğuran ana hayran, melekler eder bayram
    Hakkın didârın seyran, eder kundak içinde

    Bağlamışlar elini, kimse bilmez halini
    Zikre vermiş dilini, söyler kundak içinde

    Yakın olur uzaklar, kabul olur dilekler
    Seyreder tüm melekler, güler kundak içinde

    Hakk a vermiş özünü, sürmelemişler gözünü
    Gördüm ânın yüzünü, parlar kundak içinde

    Adın koymuşlar Ahmed, ezelinden Muhammed
    Ümmeti için minnet, eyler kundak içinde

    İyi uykulaaarr..

    YanıtlaSil
  6. Nurtenciğim ne güzel dile getirmişsin duygularını her şeyde geriye dönüyoruz sahiden .Büyüklerimiz ne diyorsa doğru diyor

    YanıtlaSil