Uçaktayım.
Yavrumu ve yavrusunu İstanbul '
bıraktım. Ankara’ya dönüyorum.
Amine'm hamileliğinin kırkıncı haftasını
sürerken gitmiştim İstanbul’a. Anneliğe adım adım yaklaştığı son günlerin
heyecanını beraber yaşadık yavrumla. Gözüm gözünde sorduğum “bir şey var mı?” yavrum sorusu ile
başladık her güne. "Bir şey var mı?" sorusu arkasında “sancılar başladı mı?”
sorusunu saklıyor. Ama içinde sancı kelimesi geçen bir soruyu göz göre göre
sormak biraz ürkütücü geliyor insana.
Beraberliğimizin birinci haftası
biterken sabah namazına uyandığımda yavrum
salonda bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Bu sefer korkarak sordum "bir şey var
mı?” “Evet, galiba” dedi bebeğim ürkek ürkek. Hem aylardır beklediği yavrusuna kavuşma süresinin azalmasının
mutluluğu hem de daha önce hiç
yaşamadığı bir deneyimin başlamasının heyecanı ve kaygısı kaplamıştı yavrumun
yüzünü. Dokuz aydır beklediğimiz an gelmişti ama ikimiz de o anı durdurmak yada
ertelemek arzusu içinde idik. Ben okumalarımı hızlandırırken yavrumun da sancıları
sıklaşmaya başladı. Yıllar önce beraber umre yaptığımız bir kadın doğum uzmanı
doktor hanımın tavsiyesi ile aldığım meryemotunu koydum suya. Doktor hanım “Ot
açılırken rahim de açılıyor. Bilimsel bir açıklaması var mı bilmiyorum ama ben
hastalarımın doğumlarını kolaylaştırdığına ve hızlandırdığına şahitim” demişti.
“Ya Rabbim sen yavrumun yardımcısı ol. Bu zorlu yolculuğu kolay kıl” duaları
ile koydum meryemotunu suya. Hatta kuru dallar çabucacık açılsın diye suyu
biraz ısıttım. Amine'm doğumu kolaylaştırsın diye okuyup hazırladığı suyunu içti yudum
yudum. Furkancığımın desteği, duaların gücü, doktorunun doğru yönlendirmeleri,
Hilal'imin doğum süresince yaptığı koçluk ve Amine'min müthiş çabası ve tabii ki Rabbimin izni ile Meryem bebek aynı gün öğleye doğru doğdu
elhamdulillah.
On beş gündür evimizde her an
Rabbimin mucizelerinin farklı farklı tezahürlerine şahit oluyoruz. Lohusa
Amine'm bir yandan iyileşip bir yandan dünyanın en kıymetli kavramı olan
“annelik”le bütünleşirken Meryem bebek hergün biraz daha dünyalı oluyor. Bakışları
daha anlamlanıyor. Kucağıma aldığımda gözlerini yüzüme sabitliyor. Ben onun
için dua ederken anlıyormuş gibi hafif bir tebessüm oluşuyor minik dudaklarında. "Rabbim
senin yarattığın güzellikleri görmesini, sahibinin sen olduğunu fark etmesini,
yaratılmış her şeye saygı duymasını nasib et” diyor ve ekliyorum: “Rabbim sen
yavrumu ekranların şerrinden muhafaza et, bana derin derin bakan bu güzel
gözlerin arkasındaki zihin ve yüreğin çizgi filmlerle, oyunlarla, dizilerle kirlenmesine izin verme.”
Uçakta iniş anonsu yapılıyor. Allah
izin verirse uçağımız 15 dakika sonra
Ankara'ya varacak ve yavrumla aramızda dörtyüz küsür kilometre mesafe olacak. Bizi uçağa
götürmek için gelen Ozan kapıda beni görünce “Yüzünüzü gören Avusturalya'ya
gidiyorsunuz sanacak,” demişti. Ne fark eder ki ha Ankara ha Avusturalya. “Anne” diye seslendiğinde koşup gidemeyeceğim ki
yanına. “Isırgan otu çayı mı yapayım? Ya da hoşaf mı içmek istersin?” diye
soramayacağım canıma. Ayağında terlik, sırtında hırka yoksa "Yavrum sıkı giyin
sütün üşür, bebeğin gazı olur,” diyemeyeceğim.
Ha deyince yanında olamayacağım ama
dualarım hep onlarla olacak. Dua iki taraf için ne kadar önemli bir dayanaktır
insan böyle zamanlarda daha iyi anlıyor. Üç yıl önce Elif'imi Selim ve bebek
Amine ile Berlin'de bırakıp uçağa bindiğimde çok derinden fark etmiştim duanın
insanın ruh sağlığı için önemini. Uçak Berlin Tegel Havalimanı'ndan ayrıldığında
camdan bakarken okuduğum duaların yavrumun evini sarıp sarmaladığını hissetmiştim
yüreğimde. Onları Rabbime emanet etmenin huzuru ile dökülmüştü gözyaşlarım
yanaklarıma. Göz yaşlarım birbuçuk yıl önce de bebek Azade'yi, Hilal'i ve Ozan'ı
bırakıp Ankara’ya dönerken aynı
duygularla ıslatmıştı yanağımı.
Hilal'im geldi
kardeşinin yanına ben kapıdan çıkarken.
Azade'yi toruncukları ile pazar keyfi yapsınlar diye babaannesine
bırakmış. Furkan eve dönesiye o kalacak Amine ile beraber. Kırk gün loğusayı yalnız bırakmamak lazım der
büyükler. Bence haklılar. Eskiden kırk basarmış, şimdilerde de loğusalık
depresyonu bekliyor kapıda. O zaman hep beraber bir sevgi zinciri oluşturmak
gerekiyor loğusayı sarıp sarmalayacak. Meryem’in babaannesi ve halaları bu
zincirin en güçlü halkaları. Hep beraber destek olacaklar küçük hanımın dünyaya,
anneciğinin anneliğe alışma yolculuğuna.
Uçakta bir bebek ağlıyor. Basınçtan kulakları mı acıdı ki
yavrucuğun, diye hop ediyor yüreğim. “Selimciğimi onbeş günlükken bindirmiştik
uçağa. Kalkarken ve inerken emzirmişti Elif'im. Acaba bu anne biliyor mu ki
bebeğin emerken basınçla mücadelesinin daha kolay olduğunu?" diye düşünüyor ve
kalkarken bu konuda anons etmeyen
hosteslere kızıyorum. “Küçük bebeği
olan annelerin kalkış ve inişlerde bebeklerini emzirmeleri önemle rica olunur,”
deseler ne olur sanki.
Yolcunun duası kabul olur diye müjdeliyor efendimiz. Yol
bitmeden son dualarımı ediyorum yavrularım için: “Rabbim sen tüm yavrulara ve benim yavrularıma iyi günler
göster. Anneleri ve babaları ile beraber büyüsün çocuklar. Yürekleri ve
akılları kulluk bilinci ile gelişsin. Hayırlı işler yapacak becerilerle
donansınlar.” Amin.
Uçağın tekerleri yere deydi. Perona yanaşıyoruz. Dışarıda sevdiğim adam beni bekliyor. Evimi özlediğimi fark ediyorum. Dudaklarımdan son olarak annemin bizi gurbette bırakıp giderken
ettiği dua dökülüyor: “Rabbim herkese evinde rahatlık huzur versin.”
Amin..çok duygulandım..bu sefer ninni minni yazacak hal bırakmadınız hocam..bu yazının kendisi, zaten baştan aşağı bir ananın yavrusuna söyleyebileceği en dokunaklı ninni olmuş..Tüm anneler ve yavruları Allah'a emanet ola..
YanıtlaSilRabbim cümlemizin yavrusuna hayırlı yazı yazsın. Geçim güzelliği versin inşallah
Sil"Kuzumun kuzusu" demişsiniz ya Hocam, biz de " balamın balası" deriz:) Rabbim balanıza ve balasına sağlıklı uzun ömürler versin inşallah.Zincirin halkaları uzakta da olsa oldukça güçlü...Yazınızın sonundaki duanızı herkese nasip etsin Allah.
YanıtlaSilİnsanın bir annesinin olması ne güzel. Anneleri evlatlardan, evlatları annelerden ayırmasın Rabbim.
YanıtlaSilVe sevilen adamlar, onlar, ebedi Babalar...
Ben ÇANKIRI dan Esra.Nurten ablacim meleklerimin sorularını size sorcam:)Allah bizi nasıl her yerde görüyor?onun gözlerimi var?peygamberimiz şimdi nerde ? Öldümü cennettemi?onların bu sorularında hem çok heycanlaniyorum hemde çok korkuyorum yanlış bişeyler sölemekten.bana önerebilceniz bikitap varmi?Rabb'ime emanet olun
YanıtlaSilEsracığım
Silsoran ve düşünen çocukların olduğu için ne kadar şanslısın. Prof. Dr. mehmet emin ay hocanın çok iyi bir eseri var."çocuklarımıza allahı nasıl anlatalım." öncelikle onu oku :)