Mayıs 2006, Turuncu Dergisi
Yıllardır dolaylı yollardan yıpratılmaya çalışılan evlilik müessesinin sıkı bir bombardıman altına alındığı günlerdeyiz. TCK’da yapılan değişiklikler nedeniyle birden bire Türkiye’nin gündemine oturtulan ‘zina’ tartışmalarıyla başlayan sürecin sonunda malum medya ne yazık ki “evlilik gerekli mi gereksiz mi?’’sorusuna cevap aramayı kendine vazife çıkardı. Bu yapay soruna çözüm arayan ünlülerimiz ggörüşlerini kıymetli(!) kamuoyuyla paylaşmaya başladı. Kimileri bir ömür boyu insanı bağlamasının olumsuzluklarından bahsederken çözüm olarak, kontrata bağlı evlilikler yapılmasını önerdi. Kimileri ise sevdiği erkekle beraber olmak için evlilik gibi köhneleşmiş(!) bir müesseseye ihtiyaç duymadığını söyledi. Yine büyük bir tesadüf (!), son dönemde televizyon kanallarında yayına giren dizilerin bir çoğu tek ebeveynli ama çok mutlu aileleri veya yalnız yaşayan ama başarılı kadınları ekranlara taşımaya başladı. Son derce masum görüntülü bu dizileri, yazılı medyadaki demeçler ışığında izleyince yüreğimi derin bir korku kaplıyor. Birileri son derece açık ve seçik bir şekilde ‘evlilik’ müessesine karşı saldırıya geçti ve biz uyuyoruz.
Aslına bakarsanız toplumun muhafazakâr kesimi olarak bizler, Fransız mutfağında pişirilen kurbağalara çok benziyoruz. Fransızlar ıstakozları pişirirken çok sıcak sımsıcak suya canlı canlı atar ve haşlarlarmış ancak kurbağaları sıcak suya attıklarında can havliyle zıplayıp kaçtıkları için onları ılık suya koyar öyle oturturlarmış ateşin üzerine. Ilık suyun içinde keyifle yayılan kurbağalar suyun yavaş yavaş ısındığını fark etmez ve bir süre sonra haşlanırlarmış.
Benim gençlik yıllarında televizyonda yayına giren Dallas dizisini ilk seyretmeye başladığımızda dehşete düştüğümüz birçok konu artık hepimize normal geliyor. İslam’ın kesinlikle haram kıldığı zinayı ‘ufak tefek kaçamaklar’ şeklinde yorumlayabiliyor ya da bir dizinin kahramanlarından bahsederken, çocuklarımızın yanında, ‘meğer babası o adam değilmiş’ diyebiliyoruz. Eğer biraz daha uyursak kısa bir süre sonra kızımız “Aman anne ben senin gibi geri kafalı değilim, ömür boyu bir adamın kahrını çekemem. Biz anlaştık iki yıl için evleneceğiz. Devam ettirmeye gerek görürsek o gün gelince tekrar değerlendireceğiz’’ diye karşımıza gelecek ya da oğlunuz sizin eli yüzü düzgün namuslu bir gelin arama çabanıza gülerek “Anacığım o günler geride kaldı ne gerek var kendimi bağlamaya istediğim kızla istediğim kadar yaşarım” diyerek yüreğinize indirecek.