4 Aralık 2009 Cuma

Bebek Evine Geliyor


Dünyaya geldikten sonraki ilk üç gecesini hastanede geçiren Johann Selim ve annesi bugün eve çıkacaklar. Ben sabah erkenden hastaneye giderek başladığım nöbetimi Urte ve Daniel’e teslim ederek evimizi bebek için havalandırmak, Elif’e keyifle yatacağı loğusa yatağını yapmak için hızlıdan eve geri döndüm. Kolay değil bebek ve annesi eve dönüyor…
Üç gün önce evden kıvranarak çıkan yavrum şimdi kucağında bebeği ile geri gelecek. Allah’ım sana şükürler olsun.
Hızlı hızlı ortalığı süpürüp yatağı süslerken bir yandan da yavrumun sütünün artmasını sağlaması için loğusa şerbetini kaynatıyorum. Taa Ankara’dan getirdiğim karanfil, tarçın ve zencefili bir beze sarıp kaynar suyun içinde iyice kaynadıktan sonra şeker ve kırmızı boyayı katarak yaptığım şerbet hazır, Elif’i bekliyor… Aslında evdeki her şey Elif'i bekliyor. Evin kadını yokken ev gerçekten öksüz kalıyor…

Saat 12’ye doğru Urte ve Daniel, Elif ve Johann Selim’i getiriyorlar. Hastane eve yürüyerek 5-6 dakikalık mesafede olduğu için Elif yürüyerek gelmek istemiş. Ama şimdi de yorgun. Canım benim hastanede geçirdiği üç gün zarfında iyileştiğini düşünüyor ama lohusalık bu, şakası olmaz ki. Dinlenmek ve bol bol yemek lazım. İşte tam burada belirtmem gereken bir şey var. Ben inanılmaz bir değişim göstererek hızla anneme benzemeye başladım. Durmadan yemek pişiriyor ve durmadan Elif’e bir şeyler yediriyorum. Sanıyorum insanın anneanne olmayı ve loğusa bakmayı öğrenebileceği tek kaynak kendi annesi ya da kendi loğusalığında beraber olduğu insanlardan edindiği deneyimler. Anneciğimin doğumlarımda bana gösterdiği ihtimam belleğime ve yüreğime o kadar derin kazınmış ki şimdi otomatiğe bağlanmış gibi onun yıllar önce yaptıklarını yapıyorum. Dün gece hastanede ben Elif’in ağzına zorla pekmez sokarken bir anda olayın vehametini fark ederek ikimiz de kahkahayı bastık. Elif “Anne, aynı anneannem gibi oldun!” dedi. Çocuklarımı büyütürken yapmadığım şeyleri yapmaya başlamış olmam çok şaşırtıcı…
Bebeğin geniş kapsamlı kontrolünü yapan doktor bey her şeyin çok normal olduğunu ancak sol ayağının bilekten hafifçe içeri doğru dönük olduğunu söylemiş ve ayağına masaj yapmalarını tavsiye etmiş. Yüce Allah’ım, Elifciğimin de böyle bir sıkıntısı vardı. Güzel kızım ilk çocukluk yıllarında ters kalıplı ayakkabı giymek zorunda kalmıştı. Bunun bebekte de çıkması çok ilginç.
Doktor bey, Elif’in bebekle beraber bayramda Ankara’ya uçmasına sıcak bakmamış. “Hiç olmadı bir ay evde durun” demiş. Doktorun Müslüman bir Arap olduğunu duyunca bunun bilimsel bir veriden çok geleneklerden kaynaklanan bir paylaşım olduğunu söyledim ama bu “Ben babamı özledim, ben bayramda Ankara’da olmak istiyorum” diye hıçkırarak ağlayan Elifimi sakinleştirmeye yetmedi. Canım benim, küçükken hastalandıklarında hepsi babalarının kucağını ararlardı. Mehmet’in güçlü kolları onlar için güvenli bir mekan demekti. İşte şimdi loğusalığın kırılganlığı içinde yine aynı güvenilir limanı arıyor tatlım: Babasını… Ona sarılsa, ya da o yanında olsa kendine ve bebeğine hiç bir şey zarar veremezmiş gibi geliyor sanıyorum. Bu arada Ankara’dan arayan ve sesini duymak için birbirleri ile yarışan kardeşleri ağlamasını daha da pekiştiriyor. Kolay değildir lohusalık, insan neye sevinip neye üzüldüğünü bilemez ki… Neyse tam o sırada Daniel odaya elinde bebeğin yatağının paketi ile giriyor ve Elif’in göz yaşları bıçak gibi kesiliyor.
Daniel J.Selim için aldıkları yatağı büyük bir özenle kuruyor ve hep beraber bebişin yatağını anne ve babasının yatağına monte ediyoruz. Üç tarafı parmaklıklarla çevrili yatağın bir tarafı annesinin yattığı taraftan yatağa bağlanıyor. Böylelikle hem ayrı hem de beraber olacaklar. Çok iyi bir sistem diye düşünüyorum. Gece uyku sersemi bebeklerimi yataklarından alırken ve emzirdikten sonra tekrar yerine koyarken yaşadığım zorlukları hatırlıyor, kızım ve torunum adına mutlu oluyorum. Büyük bir heyecanla bebişi yatağına yatırıyor ve hayran hayran seyrediyoruz. Allah’ım ne kadar güzel... Bebeğe bakarken dualar ağzımdan otomatik olarak dökülüyor. Onu koruması ve hayırlı evlat kılması için Rabbime yalvarıyorum.
Selim uyurken Urte getirdiği hediyeleri Elif’e gösteriyor. Gelin kaynananın severek baktıkları kıyafetlerin arasında, çok özel iki parça hediye var. Daniel’in bebeklik tulumları. Aman Allah’ım babasının 30 sene önce giydiği tulumları şimdi oğlumuz giyecek. Bu ne kadar müthiş bir şey. Urte Selim’e bir de geçen ay yaptıkları İtalya gezisinden dönerken Alplerden aldığı patiği de getirmiş. Çok cici şeyler. Elif patikleri özenle dolabının üzerine yerleştiriyor ve “Görünür bir yerde dursun da oğlumun babaannesi sevinsin” diyor. Aferin benim kızıma, kıymet bilmesi ve verilen emeği fark etmesi ne güzel.
Gece Daniel’in kuzenleri İldiko, Tesi ve İldiko’nun erkek arkadaşı bebeğimizi ziyarete geldiler. Uzun yıllar sonra aileye gelen ilk bebek hepsi için heyecan kaynağı. Urte kendi akrabaları ile babaanneliğin heyecanının paylaşıyor. İldiko bütün gün uğraşarak bebeğe çok şık bir anorak almış. Piyasada bulabildiği en küçük şeyin bile bizim ufaklığın yanında çok büyük olduğunu görünce hayal kırıklığı yaşıyor. Üzülmemesini, bebeğin hızla büyüyerek 4-5 aylık olduğunda halasının aldığı ciciyi giyebileceğini söylüyorum. İnanmaz gözlerle bir bana bir bebeğe bakıyor çünkü gerçekten bebekleri tanımayan birinin bir bebeğin o kadar hızlı büyüyebileceğini hayal bile etmesi mümkün değil.
Urte, İldiko’larla beraber çıkıyor. Ben de yatmak için odama geçiyorum. İşte nine ve anne olmak arasındaki en büyük fark. Nineysen, ister anneanne ol, ister babaanne, gece olunca bebeği anne ve babasına teslim ederek kendi hayatını yaşayabiliyorsun. Zavallı Elifciğim ise 24 saat/ 365 gün mantığı ile yapılan “annelik mesaisine” devam etmek zorunda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder