13 Haziran 2016 Pazartesi


Ramazan-ı Şerif’in altıncı gününe geldik bile.
Zaman su gibi akıp gidiyor ve sayılı günler birer birer bitiyor.
Yüce Rabbimiz yaşadığımız her günü hakkını vererek geçirmeyi ve sevdiklerimizle bayramına ermeyi nasip etsin.
Dün sizlerle Yüce Rabbimizin Kuran-ı Kerimde altı yerde El Aziz ismi ile beraber kullandığı El Alim ismi ile ilgili paylaşımda bulunmuştum. Bugün ise “Su gibi Aziz” bireyler olabilmemiz için bizim bilmemiz gerektiğini düşündüğüm bazı önemli şeylerden bahsetmek istiyorum.
Yaptığımız işler ve taşıdığımız sosyal kimliklerin gerektirdiği olmazsa olmaz bilgilere geçmeden önce Yunus Emre’mizin “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Bu nice okumaktır” öğretisinden hareketle “Biz kimiz?” sorusunu sormak ve sorunun cevabını Hayat Rehberimizde aramak istiyorum ;

Bakara suresinin 156. Ayet-i Kerimesinde belirtildiği gibi “Biz Allah’ın kuluyuz ve yine Ona döneceğiz”
Yani biz dünyaya tesadüfen gelmedik. Kudret sahibi ( el Aziz) sonsuz ilim sahibi ( El -Alim) yaratıcının “el Musavvir “isminin yansıması olarak tasarladığı muhteşem bir ürünüz.
O bizi ilk olarak Hicir suresi 26. Ayette belirttiği gibi kuru bir çamurdan, şekil verilebilen bir balçıktan yarattı. Bu yaratılışın ardından “Artık insan, neden yaratıldığına (ibretle) bir baksın! O, bel kemiği(nin alt ucu) ile kaburgalar arasında(ki bölgede)n çıkarak, fışkırıp dökülen bir sudan yaratıldı.” Ayetinde ( Tarık/ 5-6-7) anlatıldığı gibi her birimizin yaratılışı annelerimizin rahminde devam etti. Hem de Tin suresinin 4. Ayetinde belirtildiği üzere en güzel biçimde ( ahsen-i takvim) yaratıldık.
Peki “Niye Yaratıldık?”
Bu sorunun cevabını Yüce Rabbimiz Zariyat suresinin 56. Ayetinde çok net veriyor. ”Ben cinleri ve insanları ancak bana (ibadet ve itaatla) kulluk etsinler diye yarattım.”
Ve Fatır suresinin 39. Ayeti bizlere çok önemli bir misyon yüklüyor “Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’dur.”
“Yüce Rabbim ben hangi vasfımla yeryüzünde senin halifen olabilirim ki? “ diye soran kullar için cevap Hicr suresinin 29. Ayetinden geliyor. “Sana ruhumdan üfledim. “ Yani sen içindeki hazinenin farkına vardığın oranda yeryüzünde benim halifem olarak yaşayabilirsin buyuruyor Rabbimiz.
Hayat rehberimiz Kuran-ı Kerimi den öğrendiğimize göre biz; Rabbimizin önce şekil verilebilen bir balçıktan yarattığı, ardından ruhundan üflediği, daha sonra da annelerimizin rahminde buluşan yumurta ve spermin mucizevi buluşmaları ve gelişimleri ile ete kemiğe bürünmüş canlılarız. Dünya üzerinde bir süre Yaratanın halifesi kimliği ile yaşadıktan sonra Al-i İmran suresinin 185. Ayetinde belirtildiği gibi ölümü tadacak ve yaptığımız hardal tanesi kadar hayır ve şerden hesaba çekilmek üzere Rabbimizin huzuruna çıkarılacağız.
İşte aslında yukarıdaki soruların cevabı bu kadar basit ve net.
Bu bilgiye sahip olan kendi değerini bilir.
Bu bilgiye sahip olan yapabileceklerinin sınırlarını bilir.
Bu bilgiye sahip olan kendine ve Rabbine karşı sorumluluklarını bilir
Bu bilgiye sahip olan “kendini” bilir.
Kendini bilen , şu an dünya gezegenini paylaştığı 7.5 milyar insanı da aynı Yaratıcının yarattığını ve hepsine aynı ruhu üflediğini dolayısıyla bütün insanların kıymetli olduğunu bilir.
Kendini bilen, bütün diğer insanların da can taşıdığını ve Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun veciz ifadesi ile bütün canların
• Umursanmak
• Kabul edilmek
• Vazgeçilmez olmak
• Yeterli olmak
• Sevilmek istediğini bilir. Etrafındaki canlılarla ilişkisini bu öğreti üzerinden düzenler
Kendini bilen Rabbini bilir. Kişi Rabbini bildikçe onu daha çok sever ve onun sevgisini kaybetmekten korkar.
Su gibi Aziz olma yolculuğumuzda kendimizle ilgili bilmemiz gereken çok önemli bir diğer şey de bütün insanların yolun en başında içine aynı ruh üflenmiş olmasına rağmen bu ruhun taşıdığı temel erdemleri farklı farklı önceledikleridir. Bu da bizlerde ki mizaç farklılıklarını ortaya çıkartır. Kimimizin en baskın erdemi alçakgönüllülük iken kimimiz cesareti önceleriz. Kimi için dürüstlük uğruna can vermeye değecek kadar önemli iken kimileri için hayattaki en önemli şey sükûnettir.
Tutkularımız da kendini farklı farklı gösterir . Kimileri kontrol edemediği öfkesi, kimileri aşırı doyumsuzluğu ile imtihana çekilir. Kimileri bir ömrü kendini gösterme, ne kadar değerli olduğunu ispat etmek için ziyan ederken bir başkası etrafındakilere tahakküm ederek varlığını fark ettirmeye çalışır.
İnsanlar öncelikli erdemleri ve imtihana çekildikleri tutkuları ile farklı mizaçlara sahip olarak gelirler dünyaya. Biz mizacımızı seçemeyiz ama mizacımızın bizi zora sokan tutkuları ile başa çıkmayı öğrenip kendimizi geliştirebiliriz . Bunun içinde yine “kendini bilmek” gerekir.
Kendimizle ilgili bilmemiz gereken çok önemli bir diğer şey ise özellikle çocukluk dönemlerimizde içinde yaşadığımız sosyal çevrelerin bizi etkilediğini, doğuştan getirdiğimiz mizaç özelliklerinin sağlıklı yada sağlıksız şekilde gelişmesine neden olduğunu, bunun da kişiliğimizi şekillendirdiğini bilmektir. Çocukluğumuzdan beri bizleri nelerin etkilediğini, hangi davranışlarımızın hangi sebeplerden beslendiğini bilirsek olumsuz davranışlarımızı törpüleyebilir, doğuştan getirdiğimiz erdemlerimizi geliştirebiliriz.
Yüce Rabbim sen bizlere , senin kulun olduğumuz bilgisini içselleştirmeyi nasip et.
İlmimizi arttır ve edindiğimiz bilgilerin salih amele dönmesini nasip et.
Seni seven ve senin sevgini kaybetmekten korkanlardan olalım . AMİN.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder