14 Haziran 2016 Salı


Ramazan-ı Şerif’in ikinci haftasına başlıyoruz.
Geçen hafta bu saatlerde ilk oruçlarımıza niyetlenmenin heyecanını yaşıyorduk. Bir haftayı sağlıkla bitirip bugüne varmamızı nasip eden Rabbimize hamd olsun. 
Bugün ki yazıma dün kaldığımız yerden devam ediyorum.
Dün en son “Su gibi aziz “ bireyler olabilmemiz için çocukların yaşlarına göre değişen temel gelişim özelliklerini bilmemizin öneminden bahsetmiştim.
Ancak unutmamalıyız ki yalnız çocukların yaş özelliklerini bilmek insanın “aziz” bir birey olmasına yetmez. Yüce Rabbimiz Rum suresinin 54. Ayetinde “Allah O'dur ki, sizi güçsüz olarak yaratır, sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir. Sonra kuvvetin arkasından yine güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir. O dilediğini yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.” Buyurarak insanın hayatının farklı dönemlerinde farklı özellikler sergilediğine dikkat çeker. Bu değişimin için de bence en önemlisi ihtiyarlayınca geldiğimiz yer çünkü ihtiyarlarla özellikle ihtiyarlamış ana-babalarımızla ilişkimiz yüce Rabbimizin çok önemsediği bir konu . Rabbimiz kendisine kulluk etmekle ana babamıza iyilik etmeyi İsra suresinin 23. Ayetinde aynı cümle içinde zikreder.
“Zira senin Rabbin, başkasına değil yalnızca kendisine kulluk etmenizi emreder. Bir de ana babaya iyilik etmeyi...” ve çok önemli bir ifade ile devam eder “Eğer onlardan biri ya da ikisi senin yanındayken yaşlanırsa, sakın onlara "Üf!" bile deme ve onları azarlama! Aksine onlara gönül okşayıcı şeyler söyle!”
“Yaşlanırlarsa “uf” ile deme” uyarısı bize insanların yaşlanınca beraber yaşadıkları yakınlarını zora sokacak davranış değişiklikleri göstereceklerini bunun ise doğal bir süreç olduğunu gösteriyor. “azarlama” ifadesi ise bana "onlar çocuklaşacaklar ama sakın ha sen onları çocuğunu azarladığın gibi azarlama" diyor.
Aynı surenin 24. Ayetinde Rabbimiz çocukça davranışlar sergilemesi çok muhtemel olan yaşlılara çocuklarımıza gösterdiğimiz merhameti göstermemiz gerektiğini söylüyor
“ Dahası, o ikisine alçak gönüllü davranarak merhametle kol-kanat ger ve de ki: "Rabbim, o ikisi beni küçüklüğümde sevgiyle görüp gözettikleri gibi, sen de onları merhametinle kolla!"
Bu ayet-i kerimeleri bilen biri torunu ile sanki onun yaşıtıymışçasına kavga eden anne- babasına “koskoca adam/kadın küçücük çocukla bir oluyor” diye kızmaz ya da yargılamaz, bilir ki insan yaşlandıkça koskoca bedenin içinde bir küçük çocuk oluşuyor 
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde “Su gibi aziz” olmak istiyorsak son yıllarda yaşanan bilişim devriminin sonuçları ile ilgili bilgilenmek ve dijital dünyanın hayatımıza kattığı artı ve eksilerle ilgili farkındalığımızı da arttırmak zorundayız.
Bugün çocuk yetiştiren her anne babanın;
• Görsel uyaranlarının bu kadar çok olduğu bir dünyada çok dikkatli olması gerektiğini çünkü özellikle dört yaş altında ekran başında geçirilen dakikaların bile yavrusunun fiziksel ve zihinsel gelişimini çok olumsuz etkilediğini,
• Beynimizde var olan “ayna nöron”lar aracılığı ile çocukların izledikleri diziler, oynadıkları oyunlardaki davranışların tıpkı kendileri yapıyorlarmış gibi içselleştirdiklerini , dolayısıyla çocuklarımızın beyninde şiddeti, tecavüzü, zinayı normal gören bağlantıların oluştuğunu
• Çocuklarının ekran başında geçirdikleri süre zarfında normal sağlıklı bir çocuğun yapması gereken koşmak , zıplamak gibi hareketleri yapamadıkları için beyinlerinin periatal lob bölümünün fıtrata uygun şekilde gelişmediğini , bunun da öğrenme güçlüklerinin ana nedenlerinden biri olduğunu
• Bilgisayar oyunlarında atlanan her basamağın, kazanılan her ödülün insanda mutluluk hormonu salgılanmasına neden olduğunu ve bir süre sonra bu hormon salgılanmadan insanın mutlu olamadığını, bunun sonucunun da teknoloji bağımlılığı dediğimiz belaya davetiye çıkartmak olduğunu bilmesi gerekir. Bu çok önemli bilgileri bilmeyen ve çocuğu daha minicik bir bebekken eline ekran veren anne ve babalar bu davranışlarını değiştirmedikleri sürece "aziz" bir insan olamazlar.
Yalnız anne- baba olanların değil aslında ister dijital göçmen ( 1990 yıllardan önce doğanlar) ister dijital yerli (cep telefonlu dünyaya doğmuş olanlar) olsun her yetişkinin dijital dünyanın kendisini zihinsel, fiziksel ve duygusal olarak nasıl etkilediğini bilmesi gerekir.
Yüce Rabbimiz Bakara suresinin 129. Ayeti kerimesinin ilk bölümünde “Sana sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında soruyorlar. De ki: "Onların her ikisinde de insanlar için büyük bir kötülük ve birtakım menfaatler vardır. Her ikisinin yol açtıkları kötülük sağladıkları menfaatten çok daha büyüktür." buyuruyor.
Ayeti kerimedeki “sarhoşluk veren” nesneleri alkollü içki “ şans oyunlarını “ da masa başında oynanan kumar diye tanımlayınca bir çok insan bu ayet-i kerimenin sarhoşlar ve kumarbazlar için indiğini düşünüyor ve kendini ayetin muhatabı bile görmüyor. Oysa bugün biz artık biliyoruz ki ekran başında geçirilen zaman insanı alkol almış hatta daha ileri gidersek “esrar çekmiş ” gibi etkiliyor. Bu gece ülkemizde yüzbinlerce insan sahura kadar geçen zamanı gözünü bir saniye bile ekrandan ayırmadan oyun oynayarak , porno sayfalarını gezerek ya da sosyal medyada eşin dostun hesaplarını tıklayarak öldürdü ise bunun alkol almaktan farkı yoktur. Alkol haramdır çünkü insanın en kıymetli özelliği olan akıl etme, düşünme becerisini elinden alır. İnternet ve oyun bağımlısı olmuş birinin de akıl etme ve düşünme becerileri ipotek altına alınmıştır dolayısıyla Rabbimizin ayette belirttiği gibi “yol açtıkları kötülük sağladıkları menfaatten çok daha büyüktür”
İçinde bulunduğumuz dünya , sosyal çevre kontrolünün yani halk arasında ki ifade ile “mahalle baskısı “nın üzerimizden hızla azaldığı bir dünya. Bundan önceki yıllarda yaptığında eşten dosttan birileri görse “ aman ha sakın yapma , bu yanlış bir davranıştır” diye uyaracağı bir çok çirkin davranışı hiç kimsenin görmediği bir ortamda gece yarısı evimizde, odamızda yapabilmek mümkün.
Evli birinin sokak ortasında bir başkası ile yakın ilişki içinde olması sosyal olarak pek mümkün değilken, evinde eşinden üç adım ötede namahrem biri ile saatlerce yazışa bildiği, görsel olarak zina yapabildiği bir dünyadayız.
Sokak ortasında küçük bir çocuğa sarkıntılık etse linç edileceğini bilen birinin evinde sabaha kadar çocuk pornosu ile ilgili sayfaları gezip dünyanın en kötü işlerinden birini yaptıktan sonra saygın bir insan gibi işe gidebildiği bir dünyadayız.
Annesi babası içerideki odada uyurken evdeki gencin babasının haberi olmadan onun kredi kartı ile şans oyunu sitelerinde binlerce lirayı harcayabildiği bir dünyadayız.
Kısacası insanın kendini kötülüklerden korumasının her gün biraz daha zorlaştığı bir dünyadayız.
Bizi ve çocuklarımızı yanlış adım atmaktan koruyacak tek şey var o da Lokman suresinin 16. ayetinde Hz. Lokman’ın ağzından ifade edilen bilgiyi içselleştirmek ;
"Yavrucuğum! Haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kaya içinde veya göklerde, yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir, mizanına kor. Çünkü Allah en ince şeyleri bilir, her şeyden haberdardır."
El- Habir ve El Alim olan Allah bizim yaptığımız her şeyden haberdardır. Gecenin karanlığında evdeki herkes uyurken girdiğimiz siteyi de bilir, kimseye göstermeden yazdığımızı sandığın mesajı da. İster kendin yap, ister oyunda oluşturduğun Avatarına yaptır Allah yaptığın hardal tanesi kadar iyilikten de kötülükten de haberdardır.
“Su gibi aziz” bir insan olmak istiyorsak “Alim” olmak yani bizi dünya ve ahiret mutluluğuna götürecek bilgileri bilmek zorundayız.
Yüce Rabbimiz Zümer suresinin 9. Ayetinde “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” buyuruyor.
Yüce Rabbim sen bizi bilenlerden, bildiği ile yetinmeyip öğrenmek için çabalayanlardan eyle.
Alemlerin Rabbi olan Allah’ın sanal alemin de Rabbi olduğunu unutmadan ve bilişim çağının nimetlerini, huzuruna çıktığımızda utanacağımız işler yapmadan, kullananlardan olalım inşallah. AMİN
Not : Yukarıda kulandığım görsel Ayşen Gürcan hocamın ilk yazılarımda bahsettiğim çalışmayı yaparken oluşturduğu kavram haritasından örnek alınarak hazırlanmıştır. Rabbim Ramazan ayının sonuna varabilmemizi ve kavram haritasını tamamlayabilmemizi nasip etsin. Amin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder